BİR KPSS ÖYKÜSÜ
Musluk, yaş, işçi, kâr-zarar problemi, EBOB, EKOK... Cebir, geometri, trigonometri... Kırk değil bin kırk dereden su getirtirler adama. Bir genç için üniversite bitirmek bir yana KPSS’dan 100 almak yeter sanırsınız.
Az sonra okuyacaklarınız, olayı yaşayanlar tarafından anlatılmıştır. Öyle cılk bir fatura gibi ekleme, yükleme bulunmamaktadır.
Doğu illerinden birine atanmış bir öğretmen, o ilde yapılan KPSS’de gözetmenmiş. Sınavın başlamasından yarım saat kadar sonra, öğretmenin görevli olduğu salona biri girivermiş. Elindeki kağıttan okumaya başlamış. “A grubu: 1-A, 2-C... B gurubu: 1-D, 2-E...”
Neye uğradığını şaşıran öğretmen, “Sen kimsin? Ne yapıyorsun böyle?” diyerek adamın elindeki kâğıdı almak istemiş. Adam, “Sen kim olirsin?” deyip öğretmeni şöyle bir savurmuş. Okumayı sürdürmüş. Öğretmen soluğu bina sorumlusunun yanında almış. Durumu anlatmış. Bina sorumlusu sormuş, öğretmen de yanıtlamış, saf, saf.
“Senin, hanimin vardır?”
“Var.”
“Çocigin vardır?”
“Var, iki...”
“Onları sevirsen, burada gördiklerini görmeyacaksın, duyduklarını duymayacaksın.”
Öğretmen, bu olayı o ilde güvendiği bir kurum müdürüne anlatmış. O müdür dostumuz da kendi kurumunda yaşadığı olayla birleştirerek anlattı.
KPSS’den 96 puanla kurumuna atanmış lisans mezunu memuru dahili hattan çağıran müdür, bilgisayar çıktısı ihale evraklarını memura verip nasıl doldurulacağını da anlatmış. Memur, aldığı evraklarla müdürün masasından dört adım uzaklaşmış. Geri dönmüş. Müdürden evrakların bir karalamasını yapıvermesini istemiş. Neden karalama istediğini memura soran müdür, “Üniversite mezunu memur yanlış yapmış demesinler diye” yanıtını vermiş. Müdür kızmış. Evrakları memurun elinden almış.
Bu kez, 94 KPSS puanı ile atanan diğer lisans mezunu memuru yanına istemiş. Evrakların nasıl doldurulacağını ona da bir güzel anlatmış. Evrakları alan ikinci memur, odanın kapısına kadar gidip dönmüş. Müdürden, evrakların karalamasını istemiş. Evrakları onun dda elinden alan müdür, sinir küpüne dönmüş. Ama ne yapsın? Bu sırada odasında bulunan ve 84 KPSS puanı ile atanmış olan memur, olayları izlemekteymiş. Dolduruvermek için müdürden evrakları istemiş. İnsaf varmış ki bir de atanış öyküsünü anlatıvaerniş.
“Ben, Azerbaycan’daydım. Çok iyi de işim vardı. İyi kazanıyordum. Bir gün babam telefonla aradı. Çabuk ordaki işini bırak gel, burada devlete atanacaksın, dedi. Gelmek istemedim. Ancak bizde babaya karşı durulmaz. Apar topar geldim. KPSS’ye girdim. İşte buradayım.”
Sizin çocuğunuz istediği kadar soru bankası karıştırsın. TEOG, YGS, LYS, KPSS... Yetmedi yüksek lisans, doktora... Ömrünün yarısını oralarda çürütsün, dursun. Uykusunu, eğlencesini, gezmesini, tozmasını ertelesin. KPSS’lerden 90 puanlar filan alsın. Muhalifseniz yada canciğer kuzusarması paralelseniz (Niye paralel olmuşsanız?!) mülâkat ucubesini geçemez. KPPS-64 puanlıyı çocuğunuzun önüne koyuverirler.
Hal ve gidiş böyleyken böyle. Sahte diplomalı öğretmene ne söylersen söyle. Sınav bahanedir, iltimas ise her zaman şahane. Az kaldı. Başkanımızı seçelim, özerkliği verelim. Cumhuriyete bir kilit vuralım. Günü gör o zaman?!