YARGININ VE YARGIÇLARIN TAM BAĞIMSIZLIĞI
BİRİNCİL ŞARTTIR
Demokrasinin
olmazsa-olmaz en önemli şartı; YARGININ
BAĞIMSIZLIĞIDIR. "Adalet Mülkün Temelidir" deyimi çok yerinde! Tam
adalet yoksa; vicdanlar yargının bağımsızlığına inanmıyorsa; Mülk sözcüğünün
ifade ettiği Vatanımız ve milletimiz, büyük tehlike altında demektir.
Amerika'da
yargıçlar o kadar bağımsızlardır ki; 103 yaşındaki bir yargıç, görevine devam
etmek istediği ve sürdürdüğü halde; kimse ona "Sen yaşlandın, artık emekli
ol!" diyemiyor. Yargı ve yargıçlar vicdanlarından ve Yüce Tanrının
kalpleriyle beyinlerine ulaştırdığı dürüstlük duygusundan başka herhangi bir
etki altında olmamalılar. Yargıçlar bir gücün ve makamın ve hatta propagandanın
etkisi veya sanal bile olsa tehdidi altındaysalar; adalet yok sayılır. Bu bakımdan Hakimler ve Savcılar Yüksek
kuruluna ancak yargıçların seçimiyle üye olunabilmeli. Cumhurbaşkanın veya
başka makamların bu atamalar ve seçimlerde bir onay yetkisi, dahli, tavsiyesi
ve etkisi olmamalıdır.
Her
ne kadar Cumhurbaşkanlığı tarafsız bir makam gibi algılanıyorsa da; oraya
mutlaka iktidar partisinin birinci veya ikinci gücü durumundakiler
seçilebiliyor. Dolayısıyla o yüce makamın bile, yargı ve onun iç seçimleri
hakkında bir salahiyeti ve onaylama hakkı olmamalıdır.
Nasıl
ki nazariyatta bile kalsa; Milli Savunma Bakanı askerlerin bütçesini temin etme
dışında rütbeli veya rütbesiz bir yetkisi yoksa; Adalet bakanının da, Yargının
ödeneklerini temin etme dışında bir etki ve yetkisi olmamalı. Yargı tam
bağımsız değilse; hatta tüm vatandaşlar, yargının tam bağımsız olduğundan yüzde
yüz emin değilse; ülkenin iç huzuru ve geleceği tehlike altında kalır.