SIFIR
Sıfır, matematik terimidir. Diğer dokuz rakamla değerlerin niceliğinin yani ne kadar olduğunun ifade edilmesine yarar. Bir rakamını sağına bir sıfır yazıldığında on’a ulaşılır. Bir’in soluna bin tane sıfır aıldığında yine bir’dir. “Solda sıfır” deyimi de buradan gelir. Ekonomik nicelikte ise batmanın ya da batrımanın karşılığı ise “sermayeyi kediye yüklemek”, “sermayeyi sıfırlamak” ya da “sıfırı tüketmek” olarak dillenir yazınımızda.
Memleketimideki sıfırlama manzaralarına gelince...
1974 yılında aynı ilköğretmen okulundan mezun olan 450 ilkokul öğretmenin atama dilekçelerinin hiç birinde, mesleğinin 8 yılını geçirdiği doğu ve güneydoğu illeri dışında il bulunmadığını bilen, 40 yıl sonra bile oradaki öğrencilerinden “Öğretmenler Günü”, hal, hatır telefonları alan biri için “kardeşçe yaşama kültürü” gibi bir olgudan bahsedilemez. Bu kültür sıfırlandıysa, sıfırlayanlara sormak gerek.
Analar ağlamasındı, yine analar ağlamasın. Ama analar ağlıyor. Bunu da PKK ile mücadeleyi “açılımla” sıfırlayana, Güneydoğu illerini PKK’nın silah ve mühimmat deposu haline getirmesine, hatta MOBESE sistemi kurmasına göz yumanlara, bebek katili”ni “sayın”la sıfırlayanlara sormak gerek.
Paralel kumpasından beraat edenlerin açtığı tazminat davalarından altısının ülkemize getirdiği “5 milyon 387 bin TL”lik faturanın bununla sınırlı kalmayacağı gerçeğinden hareketle bir’in sağına üçer, altışar ve hatta dokuzar sıfır yazılarak bulunan tazminatlarla ülke kaynaklarının sıfırı tüketme yolculuğu gerçeğine ulaşmak mümkündür. Bunu ise kozmik odayı suikast yalanıyla sıfırlayanlara, devletin sırlarını ortaya saçanlara, şu güzel ülkeye KAYAN’LARA, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Ergenekon-Balyoz ile ülkenin korkmaz bekçileri Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını kumpaslayanlara ve bu fırsatı tanıyanlara sormak gerek.
Süleyman Şah’la, bir gecede nasıl kaçırılır? Rus uçağı neden düşürülür? Doğal gazda başlayınca “yusuf, yusuf”, “one minute, Mavi Marmara” sıfırlansa ne olur? Ayıdan post olmazsa İsrail’den dost olur. Başika’da sessiz sedasız eğitim verirken yeniden asker gönderilse, sonra geri çekilse, kaporta çizilse, itibar sıfırlansa kıyamet mi kopar? Bunu da “SITRATEJİK DERİNLİK” uzmanlarına sormak gerek.
Çoğu emekli orta yaş üstü, yaşlı, genç... Kır köyünün kahvesinde söyleşiyorlardı. Eskilerden, yokluk içindeki ama daha anlamlı günlerinden, yoksullukla özdeşleşen onurlu anılarından söz ediyorlardı. Çağın tatsızlığından yakınıyorlardı. Bir genç, yaşlı yengesinin “Allah razı olsun hükümetimizden, Fatma hanımdan.” Sözlerine takmıştı. İçlerinden biri sözü aldı: “Şu dağların-bayırların her karışında üretim vardı. Ot, tahıl, koyun, keçi, sığır... Bir yanda keçi yayılırdı. Az ötesinde koru büyürdü. Toprağın sırtındaydık. Bu gün üretimi sıfırladık. Toprağın sırtından devletin sırtına bindik.”
Taşlı yengeye gelince, aldığı sosyal yardım ve bakımın hükümet erkanının ya da Fak-Fuk fonundaki Fatma hanımın ceplerinden değil devletin kasasından çıktığını nerden bilsindi?
Bir kıssa...
Biyoloji hocası, öğrencisine sormuş: “Aynı otu yediği halde keçi, inek ve at dışkıları neden farklıdır?” Hoca bakmış, doğru yanıt yok: “Kem küme gerek yok. Otur yerine: SIFIR...”