Yerli Otomobil Üzerine
Öncelikle esas konuya geçmeden grubundaki ilk beş müsabaka sonunda, tüm futbol otoritelerince başarısız ilan edilen ve artık milli takımın gruptan çıkmasına mucize gözüyle bakılırken, Türkiye A grubunda üçüncü ve gruplar arasında en iyi üçüncü olarak grubundan çıkan ve bu sayede Fransa ev sahipliğinde gerçekleşecek 2016 Avrupa Futbol Şampiyonasına direkt katılma hakkı kazanan futbol milli takımımızı kutlayarak başlamak istiyorum. Gerçekten önemli bir iş başardılar.
Geçen hafta çok tartışılan ve dolayısıyla çok eleştiri alan bir konudan bahsedeceğim; Yerli Otomobil …
Aslında her zaman bu ülkenin bir nükleer santralden veya bir uzay araştırma birimindense öncelikle istediği şey yerli bir otomobil idi. Hep de denedi aslında. Hep bir gelişmişlik seviyesi olarak algılandı. Nobel200, Devrim, Anadol ve hala şehrimizde de ısrarla kullanılan Tofaş’lar. Her birinin faklı bir hikayesi, başarısı ve başarısızlığı var elbette. Ayrıntılara inmek istemiyorum. Fakat sene 2015, 2016 ya dönüyor. Artık en son üretilen yerli araba olan Tofaş serisinin en yeni arabası pek de yeni değil. Yani artık orta ve lüks düzeyde arayışlara cevap verebilecek düzeyde değil. (Zaten lüks düzeyde hiçbir zaman kullanıcıların ilk tercihi olamamıştı) Bunun sonucunda da artık yeni bir aracın gerekliliği göze çarpıyor. Eğer özel rekabet kurallarıyla korunmayacak ve/veya satışında devlet desteği sağlanmayacaksa aracın zorlu piyasa şartlarında tutunabilmesi için en azından kendi klasmanındaki arabalarla rekabet edebilir düzeyde olması gerekiyor. İşte sorun da tam burada başlıyor. Yıllardır üretim yapmış ve belli bir müşteri grubunu garantilemiş Avrupalı ve Uzak Doğulu araçlarla ne kadar mücadele edilebilir. Yani daha da somutlarsak birbirine çok benzeyen ve fiyatları aynı olan iki otomobil arasından neden tanınmış olanı değil de yerli üretimi tercih etsin insanlar bunun cevabını bulmak gerekiyor. Türk yetkililer bu sorunun cevabını iki seçenekte aradı. Hali hazırda var olan bir modelin bazı haklarının satın alınıp, aracın da revize edilmesi yöntemiyle mi yoksa risk alıp sıfırdan Türklere özgü özellikleri yansıtan, ülkemiz coğrafyasının özelliklerine göre dizayn edilmiş tamamen özgün bir araç mı … Durum incelendiğinde sıfırdan bir araç geliştirme yoluna değil hazır araç üzerinden bir üretim yapılacağı görülüyor. Bunun da başlıca ve en önemli sebebi bu tip kararların ülkemizde siyasi iktidar tarafından alınıyor oluşu. Malumunuz sıfırdan bir araç geliştirmek uzun yıllar süren meşakkatli bir iş. Fakat malum siyasi iktidarın süresi dört yıl ile sınırlandırılmış durumda. Dünyanın her yerinde olduğu gibi büyük projeler tasarlayanları tarafından tamamlanmak ve bunu da hanelerine altın harflerle yazdırmak isterler. Ki başarılı işler övülmeyi hak da eder. Ancak Türkiye gibi Orta-Doğuda süper güç olduğunu iddia eden bir ülke için kopya otomobiller üretmek başarı çıtasını iyice düşürmek anlamına gelir. Lakin her şeye rağmen bence eğer proje ilerleyip seri üretime geçilebilirse üretilen ilk araçlar genelde kopya olacaktır evet ama zaman geçip, firma olgunlaşıp yurt içinde ve yurt dışında belli bir potansiyele erişince daha özgün modellerin üretiminin sağlanabileceği alt yapı ve gereken bilgi birikimi sağlanacak ve oldukça özgün araçlar üretilecektir(En azından ben böyle umuyorum).
Tam da bu konu sosyal medyada enine-boyuna tartışıldı ve alay konusu edildi. Yerli araç olarak fotoğrafları basına dağıtılan aracın aslında ‘ Cadillac BLS’ olduğu ve siyasi iktidarın sırf seçim öncesi elini güçlendirebilmek için bu hamleyi yaptığı söylendi. Buna bazı ulusal gazetelerde katıldı ve bu hususu haber yaptı. Bunca eleştirinin üzerine aracın 2012 yılında iflas eden SAAB ile ortak yürütüldüğü ve Saab 9-3 modelinin tüm haklarının satın alındığı duyuruldu. Evet bu bizi tatmin etmedi belki ama bir yerden başlanması halkın genel çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşılandı. Yapılabilecek en iyi çalışma bu mu ? Elbette değil fakat BUNA DA ŞÜKÜR … Dileriz planlandığı gibi işler yolunda gider de yerli aracımız piyasaya çıkar. Bu konuyu titizlikle takip edip gelişme oldukça satır aralarından aktaracağım.
Sözlerimi tamamlamadan önce geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 7. uydusu Türksat 4B, Kazakistan'daki Baykonur Uzay Üssünden başarıyla fırlatılmış ve yörüngesine yerleşmişti. Şimdi ise ilk başarılı sinyallerin alındığı söyleniyor. Yine söylenenlere göre uydunun fiilen hizmete girmesiyle internet fiyatı düşecek ve kalitesi artacak. Bekleyip görelim. Tekrar görüşünceye dek esen kalın …