“GÖLLERİMİZ KURUMASIN, BİR DAMLADA SİZ OLUN” TOPLANTISI SONUÇ ve ÇÖZÜM BİLDİRGESİ

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,“GÖLLERİMİZ KURUMASIN, BİR DAMLADA SİZ OLUN”  TOPLANTISI SONUÇ ve ÇÖZÜM BİLDİRGESİ
Haberin Tarihi: 18.9.2024 17:28:00 - Okunma Sayısı:629 defa okundu.

Göllerimiz Kurumasın, Bir Damlada Siz Olun Toplantısı, 17 Eylül 2024 Salı Günü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fatih-Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde yapıldı.

“GÖLLERİMİZ KURUMASIN, BİR DAMLADA SİZ OLUN”

TOPLANTISI SONUÇ ve ÇÖZÜM BİLDİRGESİ

         Göllerimiz Kurumasın, Bir Damlada Siz Olun Toplantısı, 17 Eylül 2024 Salı Günü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fatih-Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde yapıldı. Toplantı gündeminde, yıllardır söz verilmesine rağmen bilinen yasal-bilimsel çözüm yöntemlerinin uygulanmaması sonucunda, göllerimiz çok ciddi kuruma, kirlilik, sosyal- ekonomik yaşamı etkileyen olumsuzluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Göllerimizin dünden bu güne gelişinin nedenlerini içeren bilimsel raporların sunulmasının ardından, çok sayıdaki katılımcı söz alarak soru ve önerilerini bildirip fikir birliğini beyan ederek bu konuda alınması gereken önlemlerin acilen uygulanmasıyla ilgili girişimlere ivediliklebaşlanması gerektiği belirtilmiştir.

         Son yıllarda giderek artan su kıtlığı, ülkemizde, dünyanın birçok bölgelerinde derhal önlem alınması gereken en tehlikeli ve acil sorun haline gelmiştir. Su kıtlığın arkasında pek çok neden yatmakta olup, her biri kendi içinde çözümü zorlu farklı başlıkları barındırmaktadır. Doğal unsurlar üzerine inşa ettiğimiz çevremiz bizleri hayatta tutan temel ihtiyaçlarımızı da içinde barındırmaktadır.  Kontrolsüz hale gelen çevre kirliliği, su kıtlığı geri dönülmez sonuçlara sebep olmaktadır. Su kaynaklarının kuruması ve çevre kirliliği, dünyanın ikliminin değişmesinin temel nedenidir. Su; iklimin güvencesi, bulut oluşumunun kaynağıdır. İklim değişimiyle azalan yağışlar ve sıcaklık artışı,  su rejiminin olumsuzlaşması, su kaynakları gibi doğal kaynakların azalması ya da yok olmasının temel sonuçlardandır. Bunlara bağlı olarak enerji kıtlığı, beslenme sorunları, canlı çeşitliliğinin azalması, toprakların kaybı, sağlık problemleri de gelişerek canlı yaşamının devamlılığını tehdit eder.

         İklim belirli bölgede içinde doğanın korunması sonucu uzun yıllar boyunca değişmeyen, insanların yaşantısını, ekonomik etkinliklerini belirleyen ortalama hava koşullarıdır. Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme, fosil yakıt kullanımındaki aşırılık ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar,  kontrol altına alınmayan maden ocakları, ormansızlaşma, vahşi yaşam alanlarının daralması, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım zehirleri (ilaçları), yapay gübreler, artan kimyasal maddelerin kullanımı ve doğal kaynakların ölçüsüz kullanımı sonucunda, yaşadığımız dünyanın doğal olmayan nedenlere insan eliyle bozulması giderek çevre kirliliğine,  sera gazı salınımını artırarak küresel ısınmayı ve iklim krizine neden olarak yeryüzündeki tüm canlıların yaşamı için tehdit oluşturmaktadır. 

         Ülkemizin her yerinde sulu tarıma yönelimin teşvikiyle tarımda (salma su) vahşi su kullanımındaki alışkanlıklardan, tarımsal, evsel ve endüstriyel atıkların oluşturduğu  aşırı su kirliliğinden şehirleşmenin suya olan talebi artırarak su kaynaklarının aşırı oranda azalması ve bunun çevresel etki değerlerini olumsuzlaştırması sonucunda artan iklimdeğişiminin krizinin artması, ülkemizde de giderek artan su kıtlığı bizim içinde çok acil mesele haline gelmiştir.

GÖLLER BÖLGESİNDE 28 GÖL TAMAMEN KURUDU!

Türkiye kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalan Güneydoğu Avrupa ve Doğu Akdeniz coğrafi alanında bulunmaktadır. Bu sebeple; Akdeniz Bölgesi’ndeki Göller Yöresinde bulunan 40 dan fazla gölün 28’i tamamen kurumuş, artan kuraklık ve de iklim direncine yönelik çalışmaların yetersizliği nedeniyle geriye kalan göllerde  kuruma periyoduna girmelerinin yanı sıra su kaliteleri 4. Sınıf olma özelliğindedir. Bu tür suların tatlı su olanlarını bırakın içmeyi tarımda bile kullanmak tehlikelidir. Göl dip çamurundaki, her türlü atıkla aşırı artış gösteren kimyasal maddeler, ağır metallerle dip suyuna dönen göl tabanında ve su kullanıcılarının yaşam için ciddi hastalıklara neden olma özelliğindedir.

         *Göllerin;  su seviyelerinin, yüzey alanının ve su kalitesini azalması, biyolojik çeşitlilik  (gen havuzu) ve ekosistem kayıplarına uğraması sonucu oluşan sularda-hava ve toprakta oluşan ısınma küçük alanlardan başlamak üzere diğer alanlara doğru genişleyen atmosfer koşullarının değişmesine neden olur. Su seviyesi ve nemin azalmasıyla başlayan mikro-klima değişimleri örneğin Akdeniz veya İç Anadolu Bölgesindeki o bölgede, yağışları (iklim tiplerini), yetişen tarım ürünlerini, yaşam kalitesini, hayvan ve bitki örtüsünde değişime neden olan makro-klimayı etkilemektedir. Bu nedenlerle bölge “iklim değişikliğine “ karşı savunmasız hale gelmektedir. Son yıllardaki daha çok insan kaynaklı (antropojenik) bu baskılar kuraklık yaşanmasının önemli nedenidir

GÖLLERİN KURUMASININ ve KURAKLIĞIN NEDENLERİ:

         *Bölgesel doğal özellikler düşünülmeden herkesin her istediğini (tropikal ürünleri bile) yetiştirmesi. Nohut, arpa, mercimek,  buğday üretiminden vazgeçme, plansız arazi kullanımı.

          *Ürün yetiştiriciliğinde (tarım) vahşi sulamayla, su kullanımı bilinçsizliği Kuraklığa rağmen, çok ve uzun süreli su isteyen meyve, pancar, kavak, mısır, sebze yetiştiriciliği.

         *Her alanda (kentsel-tarım- sanayi), yer altı sularının son yıllarda aşırı oranda sayıları artan ve de yasal - yasal olmayan (kaçak ve görmezden gelme) yollarla açılan sondaj kuyu açımıyla çekilmesi, tarım için su saptırmaları ve doğal kaynaklardan diğer kaynaklara su taşınması.

         *Gölleri, nehirleri besleyen yüzeysel akış sularının ve derelerin üzerine popülist yaklaşımlarla çok sayıda gölet/baraj/HES yapımıyla, gölleri susuz kalması (doğal akış suyunun “çalınması”)

         *Göllerin su seviyelerinin azalması, susuz kalmaları sonucunda, göl su aynasında, çevresinde ve havzada nem azlığı, sıcaklığın, buharlaşmanın ve tuzlanmanın artmasına neden olunması (Su kaynaklarındaki buharlaşma Kışın buz örtüsündeki azalmalar ve göl yüzey sıcaklığındaki artışlar göl karışım rejimlerini değiştirmekte ve göl buharlaşmasını hızlandırmaktadır. Yüksek buharlaşma oranları yağış ortalamasındaki değişim veya içeri akışla dengelemediği durumda göl seviyesinde ve yüzey alanında azalmaya neden olmaktadır. Daha fazla buharlaşma ile şiddetlenen kuraklık, göl yüzey alanını ve göl seviyelerini azaltmaktadır. Bu durum; su kalitesinin, üretkenliğin ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açmaktadır.)

         *Göllerin en önemli yaşam alanları ve biyokimyasal reaksiyonlarla suyunun temizlendiği alanlar olan göl kıyı alanlarının  “kamu yararı” denilerek dolgu işlemlerine- yapılaşmaya açılmasıyla doğasında- kıyı ve yataklarında yapılan değişimler,

         *Tarım toprakları kazanmak için gölerin tamamının ve geniş bir kesiminin tamamen kurutulması (Kara Göl- Avlan Gölü vd),

         *Madencilik-mermer çalışmalarıyla ormansızlaşma, ekosistemdeki kırım ve kuraklaştırma,

         *Göllerin havzasıyla birlikte bütünlük içinde korunmaması ve aşırı kirletilmesi,

         * Balıklandırmanın sonucunda göl ekosistemlerindeki doğal otçul balıkların nesillerinin tükenmesi nedeniyle göllerde su yosunları ve su bitkilerinin, gün sinekleri ve sivrisinek popülasyonlarında aşırı artışı sonucunda göllerin- kirliliğin kurumasının hızlanmasının yanı sıra, sağlık sorunlarının artışına, sosyo-ekonomik kayıplara neden olunması.

         *Göl kıyısında büyükbaş hayvan otlamasının neden olduğu kirlilik( metan gazı artışı- küresel ısınmayı artırması- sazlık alanlarda başlayan yanmalar Beyşehir- Eğirdir Gölü- Eber vb.) ve toprak kayıpları(otlatma toprak kabuğunu kırdığı için bitki gelişimini zorlaştırması), kuraklık kaynaklı suların çekilmesiyle oluşan göl tozları ( toz çölü sorunu).

         NELER YAPILMALI:

         *Göller Yöresine özel kuraklıkla mücadele eylem planı hazırlanmalı.

         *Kentsel tüm faaliyetler engellenmeli.

         *Bölge halkının hem bilinçlendirilmesi hem de bölge halkından bir grup belirlenip tehlike ve risklere yönelik hem görsel hem yazılı raporlama çalışması görevi verilmeli, yılın hangi zamanında ve nelerden kaynaklı baskıların olduğu tespit edilerek tartışılmalı.

         *Yer altı suyu kaynaklarına yönelik yılın belli zamanlarında kullanıma devlet kontrolünde izin verilerek göl-yer altı suyu besleme sisteminin en az zarara uğratılması şeklindedir.

         *Göller Yöresindeki göllerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için dirençliliği arttırıcı faaliyetlerin yapılması gerekmektedir. Öncelikle hassasiyeti azaltıp uyarlanabilir kapasitenin arttırılması gerekmektedir.  Göl dip kesiminde biriken dip çamurunun bilimsel yöntemlerle sabırla çıkarılması ve gölü besleyen kaynakları ve iklim olumsuzluklarına neden olan kurutma– ormansızlaşmaönlenmeli, gölü besleyen su kaynaklarının ve yüzey akışın göle ulaşması sağlanmalı ve göl kirlilik baskısından kurtarılmalıdır.

         Bu kapsamda yapılması gerekenler: Tarım alanlarının planlanması, suyumuza ve iklime göre bitki deseni ve verimli su kullanma; önceki yıllarda olduğu gibi suyun taşınması yerine susuz alanlarda Susuz tarımsal üretim yapılmalı/sondajla, yüzey çekişleriyle vahşi sulama yasaklanmalı/günün koşullarına uyan,verimliliği artıran damla ve basınçlı su sistemleriyle buna uygun tarımsal faaliyet uygulamaları yapılmalı.

         *Yaşamakta olduğumuz ve uzun yıllar yaşanacağı belirtilen kuraklık, sıcaklık artışı, iklim kararsızlığı, sel, orman yangını, sel, bilinçsiz su kullanımı, tarım için su taşınması, göllerin – batık sulak alanların kurutulması, baraj yapımı, yanlış arazi kullanımı, göllerin, yaban hayatının dinamiklerinin yok edilmesi vb tehlikelerin ne olduğu ve nasıl oluştuğu UNUTULMAMALIDIR. Suyun bitmeyen bir kaynak olmadığını, sadece doğayı korursak suyumuzun olacağı farkındalığının topluma- üreticilere kazandırılması gerekiyor. 

         *Bizi bekleyen tehlikeleri bilip, bölgenin en savunmasız fiziksel varlığı, güvenlik açıklarının belirlenip, ortamın hava ve iklim olaylarının etkilerine karşı hassasiyeti, riskle yaşamamak- stresle başa çıkabilmek için önceden önlem alınması ve yeni durumlara uyum sağlama yetenekleri (uyarlanabilir kapasite) geliştirilmelidir.

         Aynı miktar sudan bilimsel yöntemlerle uzun yıllarca daha fazla yarar sağlanabilecektir. Su kaynaklarını verimli kullanma seferberliği başlatılmalıdır. ”Su Kanunu”  onaylanmalı.

         *Göldeki su kaybı oranı hedefiiçin, coğrafi bilgi sistemlerinin kullanılması zorunluluktur. Uzaktan algılama ve otomasyon sistemlerinin yaygınlaştırılması izole ölçüm bölgelerinin oluşturularak, sulama zamanı ve miktarının optimizasyonu sağlanmalıdır.

         *Suyun geri kazanımı çok önemli bir su kaynağıdır. Yağmur suları kanalizasyona karışmamalı, içme suyundan kentlerin temizliği ve park bahçe sulaması yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Yeşil ve gri su kullanımı ve yağmur suyu hasadının sanayide, kentlerde, tarımda kullanılması ve yeni su kaynakları kazandırılmalıdır.

         *Modern sulama- kapalıtaşıma ile %70 su kullanımı sağlanabilir. Ortak katılımla teşvik sağlanmalıdır. Belediyeler kayıp kaçakları önlemelidir.

         *Yenilenebilir enerji yöntemlerinin (gaz- güney, bio )  uygulanmasının hedeflenmesiyle, içme suyu kaynaklarından enerji üretim- HES- PHES vb.yapılmasına son verilmelidir. Suyun geri kazanılması en önemli yeni kaynaktır. Göl üzerine güneş enerji sistemleri kurulmamalıdır.

         *Tarımsal üretimde sıfır kaybın olması için mutlaka küçük büyük üretici demeden elde edilen ürünlerim tarım sanayinde (meyve suyu, reçel, sirke vb. ) irili ufaklı ürün değerlendirme merkezleri kurulmalıdır. Üretici tarım sanayinin içerisinde olmalıdır.

         -*Yerel Göl Komisyonları Kurulmalı veGöllerin koruma- kullanma yasaları uygulanmalıdır.  Göl Suyunun koruma – kullanımında, İhtiyaçların belirlenmesi ve temini “SU VERİMLİLİĞİ BİRİMİ” kurulmalıdır. Nasıl vergi denetimleri titizlikle yapılmaktaysa, su kaynaklarının da denetimi aynı titizlikle yapılmalı ve havzasını kirleten, kirletilmesine göz yuman, kişi kurum ve kuruluşlar hakkında yürütülecek işlemlerin hem Bakanlık ve taşra teşkilatları ve hem de Valilikler nezdinde yerel koruma ekiplerinin kurulması- çalışması sağlanmalıdır. Saygılarımızla

Düzenleme Kurulu adına

 TTKD İstanbul Bilim Danışmanı

Dr.Erol KESİCİ

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap