DEMİREL’İN MANEVİ KIZI MİLLETVEKİLİ AYLİN CESUR’UN,
CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL’İN EBEDİYETE İNTİKALİNİN 8. YILDÖNÜMÜ MESAJI
"ÖMRÜNÜ ADADIĞI DEMOKRASİNİN ÖNEMİNİ MİLLETÇE ANLIYOR VE DEMİREL’İ ÇOK ARIYORUZ"
- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in özel doktorluğunu ve Başdanışmanlığını yapan, Süleyman Demirel’in manevi kızı, 27. Dönem Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Süleyman Demirel’in ebediyete intikalinin 8. Yıldönümü için mesaj yayımladı.
Milletvekili Dr. Aylin Cesur, mesajında Cumhuriyet’in ilk yılında doğan Süleyman Demirel’in demokrasiye adanmış ömrünü ve Türkiye’ye sunduğu sayısız hizmetleri anlattı; Türkiye sevdasına, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e bağlılığına kadar pek çok konuya değindi. 20 sene boyunca Cumhurbaşkanı Demirel’in her an yanında olan ve vefatından sonra Türk Milleti tarafından Demirel’in Manevi Kızı ünvanı verilen Dr. Aylin Cesur’un tarihi belge niteliğindeki Demirel Anma mesajı:
"Türkiye’nin Babası, Türkiye Sevdalısı 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i Rahmetle, minnetle anıyorum!.
17 Haziran, Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı ve Büyük Siyaset ve Devlet Adamı Süleyman Demirel’in ebediyete intikalinin 8. Yıldönümü ’dür.
Süleyman Demirel; demokrasi ve kalkınmanın kahramanıdır ve Türk siyaseti tarihinin önemli tartışmasız liderlerindendir ve duayendir. Bir ömre değil, bin ömre sığacak kadar çok hizmetle ve eserle dolu ömrünü, neye adadığının bilinmesi, tarihe karşı sorumluluktur.
1 Kasım 1924’de, Cumhuriyet’in ilanından 1 yıl sonra İslamköy’de doğdu. 13 milyondan oluşan ve bütün sanayi ihtiyaçlarını ithal eden, tarıma dayalı bir toplum ve kişi başına düşen geliri yıllık 50 dolar olan bir Türkiye idi o Türkiye.
Demirel’in hikâyesi, aslında Cumhuriyet’in kalkınma, medenileşme mücadelesinin ve Türk Milleti’nin benlik arayışının hikâyesidir.
Her fırsatta “İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet'tir” diyerek, bunun altını çizdi ve Büyük Atatürk’e bağlılığını ifade etti.
Kendisini siyasete iten Türk köylüsünün ve halkının o dönemdeki yoksulluğu ve çaresizliği idi. Memleketin büyük bölümünde içecek su yakacak ışık yoktu. Meslek seçimi de, milyonları çatlamış toprakla mavi gökyüzü arasında sıkışmış kaderinden kurtarma kavgasına katkıda bulunma amacıyla oldu ve bugün dünyada nam salan dev eserlere imza attı.
Göreve başladığı yıllarda Türkiye’nin 35 bin köyünün sadece 13’ünde elektrik olan bir Türkiye. Bir yerden bir yere gidilemeyen ve gidilmesine aslında ihtiyacı olmayan bir Türkiye idi. Demirel’in Rüyası “Büyük Türkiye” idi. Köyden gelen ve halkın ıstırabını iyi bilen biri olarak, 1965 seçimlerinde “vatan için el ele” diyerek yola çıktı. Halkın karşısına “kavgada, dövüşte fayda yoktur. Gelin Türkiye’yi iyi günlere götürelim. Aş bulalım, ekmek bulalım. Türkiye’yi imar ve inşa edelim. Türkiye’yi kalkındıralım. Çağdaş ülkeler seviyesine getirelim. Avrupa’yı Asya’ya bağlayalım. Boğaz Köprüsü’nü yapalım. Dicle ve Fırat’ın üzerine Keban Barajı’nı yapalım ve Türkiye’ye elektrik bulalım. Elektrik ile fabrikalar kuralım. Fabrikalarda çocuklarımıza iş bulalım. Okul yapalım. Okumamış insan kalmasın Türkiye’de. Ve geleceğe yürüyelim” diye çıktı. “Büyük Türkiye” hamlesinin gayreti yurt topraklarında verilecekti. “Bilgi konacak, demir konacak, çimento konacak ve en önemlisi bu güzel topraklara sevda konacak” dediği topraklara hepsini koydu.
Ne yapmaya kalkışsa, bir karşı çıkan oldu. Para yok, para bulacaksınız, buldu; Proje yok-bulacaksınız; buldu; mühendis yok-bulacaksınız; buldu..
Barajlar geldi ard arda! Seyhan Barajı, bir ömrüm daha olsa bir daha veririm dediği büyük eseri GAP. Dünyanın incisi dediği Atatürk Barajı. Birecik Barajı ve Karkamış Barajı. Dağları değil çağları deldiği Urfa Tüneli.
Ve sanayileşme. Kendisinin deyişiyle iğneden ipliğe her şeyi satın alan bir ülkeden, kendine yetecek inşa gücü ve sanayi tesisi ile eğitim kurumu olan bir Türkiye’ye gelindi.
2000’e gelindiğinde Türkiye 80 milyona varan nüfusu ile tüm sanayi ürünlerini ithal eden bir ülkeden, bir sanayi toplumuna dönüştü ve her alanda dev atılımlar gerçekleştirmiş bir dünya devleti oldu.
Cumhuriyetin en büyük işinin eğitim olduğuna inandı. Okulsuz köy, ortaokulsuz kasaba ve lisesiz ilçe kalmasındı ilk hedef. Cumhuriyetin en güzel eseri saydığı “üniversiteyi her yere götürelim”. Asıl hedefi de bu oldu. Ve 104 üniversitenin kurulmasına, gelişmesine imza attı.
Ülkenin hür olması lazımdı. Hür devlet, hür toplum ile mümkündü. İnsanların hür olması ise eğitim ile mümkündü. Eğitim hizmetlerinin en başında tuttu. Hür üniversite demokrasinin en önemli kurumlarındandı.
Demirel’e göre adaletin işlemesi lazımdı, kurumların işlemesi lazımdı ve anayasanın işlemesi lazımdı. Pozitif hukuka dayanan ve batının kanunlarını esas alan devlet. Cebinde taşıdığı anayasasını, yine hep yanında taşıdığı Kuran gibi muhafaza etti. Hukukun üstünlüğüne inandı ve her daim bunu dile getirdi.
Devlet kavramını ve onun zedelenmemesini çok önemsedi. Ona göre; “Devlet, halkın devletidir, üstün irade ve her türlü yönetim yetkisinin kaynağı millet iradesidir.
Derdi ki; “Hükümetler şapka gibidir, devlet baş gibidir. Şapka eskiyince yenisini alır takarsınız ama başı yıpratırsanız yenisini bulamazsınız. Devleti zedelemeyin.”
Kıbrıs’a, Türk Dünyası’na, Balkanlara, Amerika’dan Orta Doğu ve Rusya’ya uzanan iyi ve artan ilişkiler ve bir ömür inandığı davalarından biri Avrupa Birliği üyeliği..
Ve; ülkenin her köşesini ve kişisini kucaklayan bir Cumhurbaşkanlığı yaptı.
Son nefesine kadar; “Kalkınmış, Demokrat, Büyük Türkiye’yi” hedefledi.
Başarılarla ve mücadeleyle dolu öyküsünde, bu gün çok önemsediğim ve özellikle umudunu yitiren pırıl pırıl gençlerimizle paylaşmak istediğim şey;
“Pek çok ülke gibi Türkiye'nin de önemli sorunları bulunmaktadır. Hiçbir zaman sorunlarımızı küçümseyemeyiz. Yorgunluğa, bıkkınlığa, karamsarlığa gerek yoktur. Şevkimiz, kararlılığımız, kendimize güvenimiz bize yetecektir.
Türkiye, neye sahip olduğunun değerini iyi bilmeli ve sorunlar ne kadar büyük ve ciddî de olsa, devletten, rejimden, kendisinden güvensizliğe düşmeden, sorunlarını demokratik zeminlerde çözmenin yollarını aramalıdır. Daha yeni seçim geçirdik ve demokrasiye leke getiren usulsüzlüklerin sonuçlarını Isparta’da yaşadık. Demokrasiden vazgeçemeyiz. Haksızlığa uğrayanlar ve özellikle gerisinde halk kitleleri olanların hakları, yine demokratik zeminde bir gün yerine konacaktır, haksızlık yapanlar ise siyasetin tozlu raflarında o şekilde anılacaklardır. Umudumuzu kaybedemeyiz!
Türkiye, demokrasi ve insan hakları idealine ve prensiplerine içtenlikle bağlıdır.
Bu ülkenin doğulusu ve batılısı, kuzeylisi ve güneylisi ile tüm bireyleri kardeştir. Bu kardeşlik bozulmamalıdır.
Türkiye, dünya ile kucaklaşabilecek şekilde ekonomisini geliştirmeli ve teknolojinin gerisinde kalmamalıdır.
Türkiye, kalkınmasını sürdürebilmeli; demokrasi ve kalkınma bayrağını hiçbir zaman elinden bırakmamalıdır. Ve Türkiye teröre artık son vermelidir.
Bu duygularla, adını tarihe altın harflerle yazdıran Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Aziz Hatırası önünde ihtiramla eğiliyor, büyük kaybının 8. Yıldönümünde kendisini Rahmetle, minnetle anıyorum ve her geçen gün daha da çok özlüyorum."