MARS’A MEKTUP-VII
Uzaydaşlarım Marselyus Avanekeus ve onun yeğeni Yangelen Alaborasyus
Bizim tekerlemelerimiz... Tengerlenmelerimiz... Sözlerimiz... Menşurdur, Menşure hanımımız!
Bunları yazayım da genel kültürünüz biraz artıversin gayri.
Komşi, komşi hu!
Oğlun geldi mi?
İncik, boncuk getirdi mi?
Çin’den mi getirdi, inden mi getirdi?
Bana da var mı?
Sana ne benim oğlumdan, inciğinden, boncuğundan
Ayıp ettin be komşi.
Komşide pişince bize niye düşmesin ki!
Sonra komşi, komşinin külüne muhtaçtır.
Konu komşiyiz şunun şurasında.
En yakın kapı da komşi kapısıdır.
Komşi ekmeği, komşuya borçtur?
Komşin açken, sen nasıl tok yatarsın?
Komşu boncuğunu çalan, gece takınır.
Gündüz niye takınsın? Enayi mi bu?
Komşiye bak, kızını al! (Bak, bu olmadı galiba!)
Komşi kızı almak, kalaylı tasdan su içmek gibidir.
Kalaylı tas kullanan kaldı mı sanırsın a benim zembillim.
Komşinin tavuğu komşiye kaz, karısı kız görünürmüş.
Cık, cık, cık... Ve işaret parmağı...
Bir de... Hımmm!...
Yan gözle bakmak ha!
Komşi hakkı, tanrı hakkıdır.
Gözetmek gerek.
s
Komşinin iti, komşiye ürümez.
İki bacağını bir ısırsın, harttadanak...
Çatır, çutur... (Bu kemik sesi olsa gerek!)
Ürürmüymüş, ısırırmıymış, anlarsın.
Bu gemi yan mı yatar? Çamura mı batar?
Geminin yan yatmadan battığı görülmemiştir.
Kendim ettim, kendim buldum.
Gül gibi sararıp soldum, eyvah!
Yandım Allah!
Kendi düşen ağlamaz!
Esen kalasınız, uzaydaşlarım Avanekeus ve Alaborasyus.