GÜNEŞİN BATIŞI
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in cenaze töreni için gittiğim İslamköy’den dönerken eve uğradığımda; gündemden bağımsız ‘güneşin batışı’ tablosunun ve bir minyatür sandığın yapıldığını gördüm. Şaşırdım, bugün bir güneş batarken yarınlarda yeni güneşler doğacak diye mırıldandım. Bu millete heyecan verecek, ufuk verecek, çalışma azmi verecek gençler yetişecek.
Gençliğimiz; geçmişten, Cumhuriyet döneminden alınan mirasla bu milletin, bu memleketin kaderinin değişeceğini güzel günlere ulaşma umudu ile geçti. O dönemde; Devletin kontrolünde girişimcilik yaygınlaşmıştı. Buna karma ekonomi diyorduk. Bizim için ‘Büyük Türkiye’ ve Türk dünyası vardı. Kalkınma ve yoksulluktan kurtulma vardı. Millete hizmet yolunda elimizi taşın altına sokma düşüncesiyle Adalet ve Doğru Yol Partisinde zor şartlarda kendimizi siyasetin içinde bulduk, başkanlık yaptık. Ben değil biz dedik. Ülke güçlüyse, toplum sağlamsa biz de sağlıklı olacaktık.
Demirel külliyesini gezerken geçmişe döndüm. Babamın siyaset heyecanını ben de hissettim. Müzede; ‘Tanrı’nın tek şahidi’ su’dur yazısı gözüme ilişti. Yapılan barajlar, yollar, şehirleşme, kalkınma bu milletin heyecanı oldu.
Süleyman Demirel’in Dokuzuncu Cumhurbaşkanı olduğu dönemde; davetli olarak Çankaya köşkündeki yemekte bulunmuştum. Yemeğe katılanlarda ülke sevgisinin, heyecanının olduğunu hatırlıyorum. Demokrasi vardı. Geçmişte yaşanan terör olayları, partilerin kapatılması, çekilen ekonomik sıkıntıları bertaraf eden ‘Büyük Türkiye’ hayali vardı.
İslamköy’de her kesimden katılanları gördüğümde, gençleri anlamaya çalıştığımda, sevgiyle bu heyecanın eksilmeyeceğini düşünüyorum. Demirel, ‘dünün güneşinde bugünün çamaşırı kurutulmaz’ demişti. Şartlar değişiyor, yeni güneşleri bekleyeceğiz. Saygılarımla.