TARSU -12-
-12-
SOĞUTMA YÖNTEMİNDE TERCİH
1976
yılı itibariyle Eğirdir’de belediyeden sonra ikinci soğuk hava deposu olan
TARSU’da soğutma sistemi üzerinde bir karara varmak gerekiyordu. İki sistem
vardı:
1.
Merkezi soğutma. Bu sistemde deponun bütün odaları tek bir merkezden
soğutuluyordu. Oda, boş olsa dahi o odanın soğutulması sürüyordu.
2.
Her odanın ayrı ayrı soğutulması. Bu sistemde her odaya ayrı bir soğutma
sistemi kuruluyordu. Hangi oda boşalmışsa o odanın fişi çekiliyor ve oda
dinlenmeye alınıyordu.
Bu
iki yoldan biri seçilecekti ama hangisi? Eğirdir’de bu konuda bilgi sahibi
kimse yoktu. O zaman bu işi yapanlar neredeyse onlar bulunmalıydı. Bursa bu
konuda ileri seviyedeydi. Özellikle meyvecilikte epey yol almış olan Yalova’da
soğuk hava depoculuğu gelişmişti. Aile şirketi, konuyu incelemek için Kazım
Erdoğan ve Kadir Köklü’nün oğlu Aydın Köklü’yü görevlendirdi. İki kafadar
Bursa’nın yolunu tuttu. Gerisini Dr. Kazım Bey’den dinliyoruz.
“Bursa,
Türkiye’nin meyve deposuydu. Özellikle ilçesi Yalova meyve üreticiliği yönüyle
merkez durumundaydı. Yalova’da soğuk hava depoları vardı. Biz de ağırlıklı
olarak Yalova’yı tercih ettik. Ağustos ayı idi. BUZTAŞ adında bir soğuk hava
tesisi vardı. Orayı gezmeye başladık. Depolarda yaş üzümler korunuyordu. Bu
üzümlerin Noel’de Avrupa’ya ihraç edileceğini duyunca hayretimizi gizleyemedik.
Başka depoları da gezdik ve bunlarda da yaz sıcağına rağmen bazı odalarda
kültür mantarının yetiştirildiğini gördük. Depolar hakkında anlatılanları
dinlemiş notlarımızı almış ve Eğirdir’e dönmüştük. Bilgilerimizi büyüklerimize
tek tek anlattık. Sonuçta merkezi soğutmaya karar verildi.”
TARSU’NUN AKILLI POLİTİKASI
TARSU’nun
ayakta kalmasının en büyük nedenlerinden birinin aile şirketi olmasına
bağlamıştık. Bu yeterli miydi? Buna verilecek yanıt hem evet hem hayırdır.
Kuşkusuz yönetimin uyum içinde olması aranılan bir özelliktir. Fakat işleyiş
sırasında karşılaşılan durumlar, iş planı, depo çalıştırma zihniyeti ne
olacaktı? Bu konuda önlerinde belediye soğuk hava deposu vardı. Onlar bu işi
nasıl yapıyorlardı? Ellerinde deneyimli Hamdi Kökcan vardı. Hamdi, 1969 yılında
faaliyete geçen belediye soğuk hava deposunda çalışmaya başlamış ve oradan 1976
yılında hizmet vermeye başlayan TARSU’ya geçmişti. Ayrıca önlerinde ülke içi ve
dışına elma pazarlaması yapan kooperatifler vardı. Şirket bunları tek tek
değerlendirmeye aldı.
TARSU
ihraç işine girmek istemedi. O tarihlerde ihraç Mısır, Libya ve Orta Doğu
ülkelerine yapılıyordu. Orta Doğu ülkelerine yapılacak kamyon sevkiyatları çok
riskliydi. Çünkü araçlarda bugünkü gibi soğutucu sistemler yoktu. Elma gideceği
yere varıncaya değin kalitesinden yitiriyordu. Bu yüzden tüccar malı ucuza
almak istiyor üreticiyi düşünmüyordu.
Mısır
ve Libya’ya ise deniz yoluyla gidiyordu. Elmalar tahta sandıklara konuyordu.
Yol boyunca gemiler su alıyordu. Bu arada sandıklar limanlarda yolculuk için
bekletiliyor ve yolculuk sırasında ıslanıyordu. Bu durumda elma yine
niteliklerden kaybediyordu. Dolayısıyla tüccar ile alıcı arasında olumsuzluklar
çıkıyordu. Durum dönüp dolaşıp üreticiyi buluyor ve üretici çok az kâr
ediyordu. Pazarlama işi ayrı bir riskti. Öyle durumlar oluyordu ki karşı taraf
niteliğini yitirmiş malı almıyordu. Bu yüzden ihraç işi ile uğraşanlar zarar
ediyor ve kooperatifler kısa ömürlü oluyordu.
Bütün
bunları yakından izleyen TARSU, pazarlama işine girmeyip sadece depolama işine
ağırlık verdi. Pazarlama işine sağlam olmadıkça girmedi ve pazarlamayı da
arabulucu niteliğinde yapıp tüccar ile üreticiyi baş başa bırakıp kendini
kenara çekti. Bu politika çok iyi tuttu. Bugün TARSU hâlâ varsa ve bütün gücü
ile ayakta duruyorsa bu, akıllı yol haritasını izleyişine bağlıdır. Dr. Kazım
Bey, ortaya koyduklarımızı ana hatlarıyla anlatırken günümüzde dahi yıllarca
izledikleri politikadan ayrılmadıklarını özellikle vurgulamaya çalışıyordu.
devam edecek