MARS’A MEKTUP-IV
Kardeşim Marsius Kuoyunuois,
Triyon bilinmeyenli denklemden beter “Köle, köleliğin sürmesinden yana inatçı bir tavır koyarsa” hipotezine atıfta bulunarak bunun ne menem bir açmaz olduğunu çözebilecek sosyolog, psikolog, ekonomist, doktor, doçent, profesör gibi uzmanlarınızın bulunmadığına daha doğrusu sizinkilerin bu alanda uzmanlıkları olmadığına deyinmişsin. Halkınızın bu tür bir tavrı bilmediğini, görmediğini ve yaşamadığını belirtmişsin. İmrenmedim dersem yalan olur. Keşke bir uzay gemiciğim olsaydı da...
Biz de her alanda uzman olma hastalığı biraz yaygındır. Ekonomist olmayanın ekonomiyi, ziraatçı olmayanın ziraati, eğitimci olmayanın eğitimi, toprağı avuçlamayanın toprağı, sudan anlamayanın suyu yönetmeye kalktığı örneklerini demir yolu katarı gibi uzatabiliriz. Bu katardan 1’imize 5 kiloluk ekmek çıkarken 99’umuza kırıntıcıklar zor çıkmıştır.
Hele son günlerde ise işin çivisi çıkmış durumda. Elde Kur’an... Kafada plan... Dilde ne olduğunu sen anla gayri. Sanki müslümanlıkla ilk kez tanışacağız. Kimse ispat peşinde değil ama 1930 doğumlu anamın adının “Gülsüm”, 1945 doğumlu ablamın adının “Elif” olduğu gibi çevremin aynı hal üzere olduğu gerçeği vardır. Dağların zirveleri tabanından yükseliyor. Dünün vazgeçilmezleri mezarlıkları dolduruyor.
Sen yürek sızısını belki bilmezsin. O sızıyı bir kez daha yaşıyorum. Soma karakuyularında kaybettiğimiz kardeşlerimizin telef oluşunun yıl dönümünde onları unutmamak, unutturmamak adına...
“Bedenler solar kara kuyuda, soluksuz derinden
İçer kimileri kara kuyunun kanından, terinden
Esmer bedenlerin
Kara ömür müdür kaderi?
Bahtı mıdır kara vicdandaki kara sömürü?
İhmaldedir yara, şimdi ağlamak, kaç para?”
Uzay kardeşliğimiz adına yazışabilmek dileğiyle.