Eğirdir Gölü Ve Göller Yöresindeki Göllerimizin Ekolojik Dengesinin Ve Sürdürülebilirliğinin Sağlanmasıyla Birlikte Verimliliğinin Artırılmasına Yönelik ISVAK’IN Görüşleri
Isparta Ticaret ve Sanayi Odamızın organizasyonuyla düzenlenmiş olan, Eğirdir Gölü ve Göller Bölgemizdeki Göllerin masaya yatırıldığı bu önemli etkinliğe, pandemi sürecinde mesajımızla katılmış olmanın sevincini yaşarken, yöremizin ve iç batı Akdeniz’in önemli bir Düşünce Üretim Merkezi ve NGO’ su olan ISVAK’ın görüşlerini aktarma ve sizlerle paylaşma fırsatını yarattığı için ITSO’ya teşekkür ediyoruz…
Malûmunuz olduğu üzere, 1.5 yıl önce, Şubat / 2019’da SDÜ / Isparta Valiliği / ISVAK paydaşlığında, SDÜ Oditoryumunda düzenlediğimiz “GÖZBEBEĞİMİZ EĞİRDİR GÖLÜ ÇALIŞTAYI”da göstermiştir ki, Göllerimiz ne yazık ki “sulak alan” vasfından uzaklaşıp yer yer karasallaşma ve giderek yok olma sürecine doğru evrilmektedir.
***
Çalıştayımızın çıktısı olarak; SDÜ Su Enstitüsünün “Eğirdir ve Kovada Göllerinin Sürdürülebilir Yönetim Modelinin Geliştirilmesi” başlıklı proje kapsamında, memnuniyetle öğreniyoruz ki, Hidrobiyoloji ve Hidrojeoloji ekipleri, arazi çalışmalarını gerçekleştirmiş ve Havza bazında yer altı suyu seviye ölçümleri yapılarak, yüzey ve yer altı suyu örnekleri ile biyolojik örneklemeler, geçtiğimiz Temmuz ayı itibariyle yapılmış ve analiz sonuçları beklenmekte…
Yadsınamaz bir gerçeği de burada sizlerle paylaşmakta yarar görmekteyiz. Sorunlar ve çözümler bağlamında, masaya yatırdığımız Göllerimizde en önemli sorun olarak; Göllerimizi besleyen su kaynaklarının azalmasını görürüz. Bu gerçek; somut bir olgudur. Son tahlilde; sebep – sonuç ilişkilerini irdelediğimizde de,Göllerimizin su kaybettiği gerçeği ile karşılaşırız…
***
Doğa yasası gereği, su kaybı başladıktan sonra, GÖL EKOSİSTEMİ’nde zincirleme bir şekilde diğer sorunlar birbirini takip edecektir. Besin tuzlarının artışına paralel olarak, ötrofikasyon sürecinde Gölün su ürünleri dengesi, fauna ve florası değişecek, su kalitesi de bozulacaktır. Çok amaçlı olarak kullanıma açtığımız bu Göllerimizden, ne yazık ki giderek “çok fonksiyonlu göl” özelliği de kaybolmaktadır. Gölün içme suyu kalitesinin düşmesi ise, en büyük yakın tehlike olarak görülmelidir. Göllerimiz sığ göl haline gelmiştir. Ve giderek kara ekosistemi haline gelmektedir…
Kolaycılığa kaçıp, “Buharlaşmayı”da GÜNAH KEÇİSİ ilan ederek, Göllerimizi kurtaramayız!!! Yarın, günlerin efendisi “Cuma” dır. Yarından tezi yok, ilk iş olarak; şu anda masaya yatırdığımız Göllerimizin SU SEVİYESİNİ stabil kılmak zorundayız!!!
***
Hayat, bir denge üzerinedir, denge bozulduğu taktirde hayat, yavaş yavaş yaşanmaz hale gelir ve sonunda ölür… Tabiata ve çevremize bu açıdan bakmaya mecburuz. Her Çayımızın, her Deremizin önüne Gölcükler yaptık. Mermer Ocaklarıyla Dağ Ekosistemini ortadan kaldırdık. Toprağımızda, geri dönüşü olmayan yaralar açıyoruz!!! Prof. Dr. Durmuş GÜNAY hocamızın, HES’ler için; “Bülbülü eti için kesmek demektir” şeklinde bir özdeyişi vardır.Yine bir başka bilim insanımız, Göller Bölgesindeki Göllerimizi çok iyi bilen Prof. Dr. İskender GÜLLE hocamız ise,Su kaybına uğrayan Göllerimiz için, güzel bir teşbihte bulunmuştur; “Kurumuş İncir”
845 rakımlı Burdur Gölünden sonra Eğirdir Gölü, 916 rakımıyla Göller Bölgesinin en düşük rakımlı Gölüdür. Akşehir Gölü 958, Eber Gölü 967, Karamık Gölü 1002, Beyşehir Gölü ise 1021 rakımlıdır. Karamık ve Beyşehir Göllerinin Eğirdir Göllerini beslediği malûmdur. “Hesapsız kasap, ne satır bırakır ne masat” hesabı, hesapsız ve de kaçak kuyular açtık!!! Hesapsız Gölcükler yaptık!!! Gölden hesapsız su çektik ve çekiyoruz…Yetmiyormuş gibi, bir de HES için Gölden su veriyoruz!!! Elma bir zenginlik ise, Göl de bir zenginliktir. Bozduğumuz doğal dengeyi, tekrar kurmak mecburiyetindeyiz.
***
Eğirdir Gölünden su alan sulama alanlarında, su kaybı yüksek olan kanal veya kanalet sulama şebekesi kullanımı fazladır. Sulama suyu tarlaya / bahçeye, yine su kaybı yüksek olan yüzey sulama yöntemleri ( karık, tava) ile uygulanmaktadır… Tarlaya / bahçeye bitkinin ihtiyacından daha fazla sulama suyu uygulanmakta, yani VAHŞİ SULAMA yapılmaktadır. Vahşi sulama, zamanla toprağın yapısını bozmakta, çoraklaşmasına ve verim kaybına yol açmaktadır…
Göller Bölgesindeki Göllerde, seviye kaybının ve kurumanın önlenebilmesi için, başta tarım, içme – kullanma ve sanayi olmak üzere tüm sektörlerde su kullanımında israfın önlenmesi, kayıp – kaçakların minumuma düşürülmesi gerekmektedir. Mevcut açık kanal sulama şebekelerinin, bir an önce BASINÇLI BORU ŞEBEKESİ’ne dönüştürülmesi, Tarla / bahçe içinde DAMLA ve YAĞMURLAMA SULAMA uygulamasına geçilmesi ve tüm sulama alanlarında, aşırı su kullanımının önlenerek, bitkinin ihtiyacı kadar sulama suyu verilmesine bir an önce geçilmelidir. Bunun için; sulamada TOPRAK NEM SENSÖRLERİ ve OTOMASYON kullanımı yanında, içme suyunda olduğu gibi, sulama şebekelerinde SAYAÇ KULLANIMI ve çiftçinin kullandığı sulama suyu kadar ücret ödemesi sağlanmalıdır.
Sadece sulama suyu kaynağı değil, içme suyu kaynağı da olan göllerin su kalitesinin daha fazla bozulmaması için, göl çevresindeki tarım işletmelerinde, aşırı gübre ve ilaç (=Pesdisit ) kullanımının önlenmesi gerekmektedir.
***
SONUÇ :
GAP ve KOP uygulamalarından da dersler çıkararak, Göller Bölgesindeki Göllerimizi içine alacak şekilde, GÖL EKOSİSTEMLERİ’nin daha fazla bozulmasının önüne geçmek, şu anda masaya yatırdığımız Göllerimizin doğal dengesini yeniden tesis etmek ve sürdürülebilir kalkınmanın yolunu açmak için, HES’ lere Gölden verilen suların derhal kesilmesi, kaçak kuyuların vakit geçirilmeden kapatılması, Gölet yapımlarının durdurulması, bu konudaki devam eden projelerin iptal edilmesi, Bölgenin en verimli ve büyük ova statüsünde Boğazova daki tarımsal sit olan, Türkiye’ nin en önemli AR –GE kurumu olan MAREM arazisine yapılmak istenen Toplu Konuta izin verilmemesi ve Kovada Kanalının Foseptiğe dönüşmemesi için de bunun kaçınılmaz olduğu göz önünde bulundurulmalıdır…
Yukarıda bahsettiğimiz görüş ve önerilerimizin hayata geçirilebilmesi ve bu bağlamda Göller Bölgesinin, “SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMASI”nın sağlanması için, GAP ve KOP Projeleri gibi, GÖLLER BÖLGESİ KALKINMA PROJESİ’nin kurumsal yapıya dönüştürülmesi önerimizdir.
Değerli parlamenterlerimize, Ankara’ da ISVAK Salonlarımızda, konuyla ilgili BİLİM VE DANIŞMA KURULU ÜYELERİMİZ’le önceki Dünya Su Konseyi Başkanı hemşerimiz ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK başkanlığında her türlü bilimsel ve teknik desteğe amade olduğumuzu, bilgilerinize sunarız.
Ahmet ŞAHLAN
ISVAK Yönetim Kurulu Başkanı