Haberin Tarihi:
5.7.2013 10:43:00
- Okunma Sayısı:1565
defa okundu.
BODRUMUN CEHENNEME BENZEYEN TARAFLARI
Yola çıktık fakat karayollarında
yön bulma levhaları düzgün değil. Her
yöne olduğu gibi; Bodrum'a ve Yalıkavak'la diğer beldelere, yönelmeyi
olanaksızlaştıran bir düzen kurulmuş gibi. Afyon'a kadar, levhalar biraz
mantıklı. Yalnız nedense, hep Eskişehir yazıyor! Önemli bir kavşak olan Afyon
yazısını göremiyorsunuz. Fakat "Nasıl olsa, Eskişehir'den önce Afyon
gelir" diye düşünüp haklı çıkıyorsunuz. Afyondan sonra ise; yolların
nereye gideceğini gösteren kalın harfli yol levhalarına bakarak gitmeniz mümkün
değil! Sanki "Yolu
bulamasınlar!" mantığıyla yazılmış.
Denizli adını, asla göremiyorsunuz. Burdur-Isparta- Antalya ve bunlardan
sonra küçücük Denizli yazısı
görünüyor. Yani önce Burdur'a oradan
Isparta'ya, daha sonra Antalya'ya varacaksınız; Denizli Antalya'dan sonra Akdeniz'de
bir yerde imiş gibi! Bütün tuzakları aşıp Denizli'yi bulsanız da, Muğla
yazısını bulmanız ve Bodrum'a ulaşmanız yasak adeta! Trafik levhalarında,
bölgedeki tüm beldeler ve bilhassa köyler belirtilmiş. Bodrum'a varmak için
nereye sapacağınız belli değil! Yol sanki sizi küçük bir köye veya yeni
belediye yapılmış bir torpilli kasabaya doğru götürmek istiyor. Onların adları
kocaman yazılmış. O kasabalar da varlıklarını ve güçlerini kanıtlamak için;
yolu tıkamış, kendi işine gelen küçük bir patikayı, tanınmak için kullanıyorlar.
Yolu bulsanız bile; dev
makineler geçmenize olanak
vermiyor. Çalışmalar, haziranın sonuna denk getiriliyor ki; geçecek
olanlara işkence yapılsın! Can güvenlikleri yok edilsin! Yalnızca Karayolları
değil;belediyeler de, tam herkes yola çıkmışken; kazıp dağıtmaya
başlamışlar...
Karayolları kendi
araçlarıyla yol yapmıyor. İhaleye çıkarıyor. Yalıkavak belediyesine pek güvenirdim.
Bizim kooperatifle arasında tehlikeli bir yokuş var; düzeltmeye kalkmışlar;
fakat daha berbat hale getirmişler. Diyelim ki; iş bittiği zaman iyi olacak.
Fakat bunu; iki ay önce yapmak gerekmez miydi?
Bodrum geçmiş yıllarda da çok
kalabalıktı; fakat bu yıl cehennem olacağa benziyor.
Trafik ışıkları on
metrede bir, kırmızı yanıyor. Her yönden kum gibi araba kaynıyor. Sıcaklık kavuruyor!
Gideceğiniz yere, aynı saatte değil; aynı gün bile varmanınız olanaksız! Bunalıp
çıldıracak hale gelmişim; çare kırmızı ışıkları görmezden gelmek! Herkes gibi
öyle yaptım. Bakalım ne kadar ceza gelecek? Arabayı satsak; trafik cezalarının
parasını karşılar mı? Devlet baba, belki de ceza almaz. Seçim uzak değil; böyle
kıyaklar olmazsa; seçilenler yeniden oturacak koltuk bulamaz! Buralarda
kalacağım iki üç ay içinde Bodrum merkezine fazla girmeden, hatta yaklaşmadan idare
etmeye çalışacağım. Yalıkavak, sıkıntı ve pahalılıkta bodrum'u geçmiş. Pazar
çok pahalıydı ve oraya romantizm kazandıran ucuzcu yabancı bayanlar da yoktu
artık. Azeri kökenli Rus işadamı Mübariz Masimov'un yaptırdığı marina; oradaki
tüm sahil ve denizleri kapatıp yutmuş; eski yerli marinayı da! Paris ve
Londra'dan daha pahalı bir hava gelmiş oraya.
Eşim hep hasta! geçen yıllar
arabada yatarak gelirdi. Bu yıl daha temkinli; "araba sarsmasın!"
diye; çocuklar onu uçakla getirecekler. Gençken
de sürekli hasta olduğundan yakınırdı. Tüm
çocukları doktor olmaya yönlendirdim. Büyük kız, tıbbı kazanamadı. Ortanca
iki kızım, tıp profesörü oldular; yüzlerce sınıf arkadaşlarına götürüp
baktırmalarına ve çok çeşitli ilaçlar almamıza rağmen; annelerine (İyiyim)
dedirtemediler. Oğlum ise ne kadar sıkıştırılsa; tıp doktoru olmayı istemedi.
ODTÜ'ye gitti, doktoralı elektrik elektronik mühendisi oldu. Şimdi ise yeşil enerji
dalında doktora yapıyor.
Hava çok sıcak! Yel estiği zaman
hoş oluyor. 20-30 yıl önce bu evi aldığımızda; meyve çekirdeklerini bahçeye
atardım. Hanım, "Atma, ağaç olur manzaramızı kapatır" diye toplar
çöpe dökerdi. Gizli gömdüğüm çekirdekler büyük ağaç oldular. Özellikle üç erik
ağacı, birbirine benzemeyen meyveler çıkarıyor; komşu çocukları biz gelmeden
önce tüketirdi. Bu sene öyle bol ki; hepsini tüketememişler. Onları yiyorum.
Üst dereceden emekli komşular; meyve ağacı ile uğraşmayı sosyetik bulmuyor; onlar
çimene düşkünler. Bizim kırmızı ve beyaz zakkumlar çok ve güzel çiçekler verip;
sosyetikleri bastırıyor. Damdaki asmanın üzümleri bir aya kadar erecek!
Yapraklarından topladım; eşim sarma yaptı.
Alt balkon çevrenin sıcağını
yansıtıyor. Üst balkon, yel esince serin! Bu yazının son kısmını orada
oturup ünlü bir yabancı yazarın, "LES
LETRES DE MOM MOULİNE" DEĞİRMENİMDEN
MEKTUPLAR eserini hatırlayarak yazdım. Sürçü lisan ettik ise af ola!