ÖLÜM YATAĞINDA YEMEK

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,ÖLÜM YATAĞINDA YEMEK
Haberin Tarihi: 28.8.2014 10:10:00 - Okunma Sayısı:1442 defa okundu.

ÖLÜM YATAĞINDA YEMEK

 

            Doktorların biri gidiyor diğeri geliyordu. Hastadan ümitlerini kesmişlerdi.

            Günler sayılıydı artık. Ümidin tükendiği yerde çaresizlik başlıyordu. Kaderin vazgeçilmezi olan ölüm herkesin başına gelecekti. Aile hazırlıklarını tamamlamış, son nefes bekleniyordu.

            Soğuk odanın, ölüm kokan odanın içine süzülen hava dışarıdaki oksijeni odaya taşıyordu. Kuş seslerinin birbirine karıştığı yaz sabahı serinliğinde insanlar kaldırımları doldurmuş işlerine gitmenin telaşını yaşıyorlardı.

            Hüseyin, insanların birbirine karıştığı, oksijenin hasta odasına dolduğu sabahın dinginliğinde hastahane kapısından girip doğruca arkadaşının yanına çıktı. Gördüğü manzara onu üzdü. Çok sevdiği arkadaşının çevresini saran makineler ve bu makinelere uzanan teller arkadaşının bedenini balık ağı gibi sarmıştı. Yatağın başucuna sessizce yaklaştı. Gözleri yarı kapalı, ağzı açık uyuyan arkadaşının adını yavaşça seslendi. Hareket yok!.. Bir daha seslendi. Gene hareket yok. Bu kez sesini biraz yükselterek seslendi. Arkadaşı gözlerini açtı.

            Baygın bakışların hedefindeki Hüseyin,  “Benim lan, Hüseyin!.. Neye yatıyon böle?!.. Aç gözlerini aslanım, konuşak biraz!..”

            Hasta gözlerini iyice açtı. Baktı ki karşısındaki gerçekten Hüseyin!.. İki sevgi dolu göz birleşti. İşte o anda sevginin verdiği duygu, kalpten çıkıp vücudun her tarafına yayıldı. Sinirler hareketlendi ve kısık bir ses Hüseyin’e, “Merhaba!” dedi.

            Ertesi gün odaya giren doktorlar umutlarını yitirdikleri hastada iyileşme belirtileri görmeye başladılar. Hasta günden güne iyiye gidiyordu. Doktorlar bu işe şaşırmışlardı. Hasta ölüm yolculuğunu atlatmıştı. Günler sonra taburcu edildi.

            Asma yapraklarının sardığı duvarın altında evi bekleyen kapının zili uzun uzun çaldı. Avluya çıkan gelin kız kapıyı açıp karşısında Hüseyin Bey’i görünce hemen kenar çekilerek onu buyur etti.

            İki eski dost göle bakan balkonda kucaklaştılar. Hüseyin, “Lan oğlum ben olmasaydım şimdiye kadar çoktan imamın kayığına binmiştin!.. Sen hastalıktan değil açlıktan ölecektin nerdeyse!.. Nasıl götürdün ama o köfteleri, köftehor?!..”

            İkisi de kahkahadan kırılıyordu. Evden çıkıp soğansız köfte yemeye gidiyorlardı.

            Evin gelini onları kapıya kadar uğurladı.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap