-49-
1965’ler öncesi büyük aile giderek küçük aileye dönüşmektedir. Dede, baba, anne, kardeşler, onların aileleri, babaanne ve çocuklar şeklindeydi. Ataerkil aile yapısı dediğimiz şekil birazda ekonomik nedenlerden kaynaklanıyordu. Ailenin ürettiği bir havuzda toplanıyor, oradan harcama yapılıyordu. Masraflar artıyor, üretime katılanlar çoğalıyordu. Paylaşma ve kaynaşma hayatın kendisi idi. Böyle bir ortamda yetişen; acısıyla, tatlısıyla hayatı öğreniyordu. Ekonomik şartların iyileşmesi bir lokma bir hırka anlayışının değişmesi, büyük ailenin parçalanması yolunu açıyor, çekirdek aile yapısına (baba, anne, çocuklar) geçilmesine zorunluluk getiriyor, giderek herkesin üretken olduğu bir yapı ortaya çıkmıştır. Yaşama arzusu, kazanma arzusuna dönüşmüştür. Daha çok, daha hızlı, daha iyi. Neye karşı yarışıyoruz, bilmiyoruz. Siz hangi çevrede en iyisiniz bu da önemli. Bu hıza bütün aile bireyleri ve çevre katılmazsa problemler başlar hale gelmiştir. Modernleşmiş çevrede yaşayan aile ile kırsal kesimde yaşayan ailenin mutluluk tanımları değişebilmektedir. Modern aile, teknoloji ve çevre yorgunu olursa mutluluk azalmaktadır. Dengeli yaşayarak hayattan tat alabilmek önemlidir. Aile var olmak amacını kaçırmamalı, önemli olan fazla riskli alanlara (aile adına) girmemektir.
Günümüzde kadın, erkek ilişkileri (modern aile) nasıl olmalıdır. Aşk mı olmalı, sevgi mi olmalı, yoksa karşılıklı anlayış mı? Her iki cinsin eğitim düzeyi aynı mı olmalı? Yaş farkı ne olmalı? Kültürler farklı olabilir mi? Her iki cinsin sağlıklı olması gerekir mi? Fiziksel ve ruhsal sağlığın her ikisi tam olmalı mı? Bilinmezler burada da var. Evlendiniz, çocuk olmalı mı? Olursa kaç tane olmalı? Çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz? Çocuklara yeterli sevgi ve ilgi gösterebilecek miyiz? Onları kötü etkileyecek çevresel faktörlerden nasıl kaçınmalıyız? (Modern hayat, zenginlik ve yoksulluk uçurumu getirmiştir. İstemediğimiz bir çevre oluşmuştur.)
Çocuk doğumundan itibaren dünyayı anlamaya ve çevreyi tanımaya başlar. Etrafındaki her şey uyarıcı. Bu uyarılardan iyi de etkilenilebilir kötü de. Çocuk yaşından itibaren hayata katılmaya ya da tutunmaya başlıyor. Kendi ayakları üzerinde mi durmalı ya da destek mi olmalı? Çocuk geliştikçe tasarruf ve ekonomi de gelişmeye başlamıştır.
Çocuk nasıl yetişmeli? Çalışmalı, tasarruf etmeli, kendi ayakları üzerinde durmasını öğrenmeli. Çocuğa sevgi göstermeli, sevmeyi öğretmeli. Duyguları gelişmeli, ısrarlı olmalı, hayatın kendisini tanımalı, her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenmeli midir?
İnsanlar, toplum içerisinde yaşarlar. Kendi hayatlarını yaşanabilir hale getirmeye çalışırlar. İnsan, çevreyi de toplum için yaşanabilir hale getirmeli. Onun için de elini taşın altına koymalı. Bunlar, sosyal dernek ve vakıflar ile olabileceği gibi siyasal partiler yoluyla da olabilir. Siyasal partiler, doğrudan hizmetin halka götürülebileceği oluşumlardır. Siyasal partilerin yapıtaşları olan seçmen ve parti arasında sağlıklı bir ilişki yoktur. Seçmenlerin temsilcileri olan delegelerle işler yürüdüğü için delege avlamak kolaydır. Dolayısıyla yukarıya, halkın doğrudan temsilcisi olan kişiler veya yöneticiler yukarıya çıkamamaktadır. Hedefe ulaşmada zorluklar vardır. Bunu sağlıklı bir yapıya kavuşturmalıdır. Bu arada hayatımın duygusal robotu eksik kaldı. Çocuk sahibi oldum, duygularım değişti, yaşayarak öğrendim. Robotumu tamamlayayım derken bir şeyler eksik kaldı, fark ettim. Ruhsal (/zihinsel) boyutu da yolun yarısı geçtikten sonra algılamaya başladım. Artık robotumu tamamlayabilirim. Bu robotu başkaları da tanısın istiyordum.
devam edecek