-41-
1. BÖLÜM
Dünya ve Evreni Tanıtma ;
Her şey geçmişteki gibi olmamalıydı. Hayat bizi şekillendireceğine, mümkün olduğunca biz hayatı şekillendirmeliydik. İnsan tecrübelerini çocuklarına ve gelecek nesillere aktarmalı, hatalardan ders almak, gelecek için daima önemli olmalıydı. Güçlü bir robot olup, dünyayı robota tanıtmalıydım. Yalnız koşullar ve mekan hızlı değiştiğinden; bazı olumsuzluklar doğru ve yerinde aktaramayabilir. Zamanında ormanda ayı görmüşseniz, çocuklarınıza sürekli ormanda ayı var derseniz, onlara hem korku hem de ormanın güzelliklerinin görülmesinin önüne set çekmiş olursunuz. Geçmiş ile bugün arasında bazı şeyler çok değişmiş olabilir. Ayı bile hızla değişen ortama uyum sağlayamayıp, ormanı terk etmiş olabilir. Yoksul ve zengin arasındaki uçurum, zamanla azalmayıp arttığından hırsızlıklara zemin hazırlayabilir. Çocukların tedbirli olmasını söyleyebilirsiniz. Medeniyet ilerledikçe, zorluklar azalmasına karşın yan etkileri oldukça artmaktadır. Bazı koşullar iyileşirken, bazı koşullarda kötüleşebilmektedir. Herkesin evine dizüstü bilgisayar girmeyebilir. Zor şartlarda alınan bir dizüstü bilgisayarı aşırı koruma güdüsü ortaya çıkabilir. Bunun gibi olumsuz koşulların artması, çocuğa sürekli mesaj verme kaygısını da beraberinde getirir. Çocuğa sürekli uyarmak yerine bazı şeyleri yaşayarak öğrenmesini sağlamak, beyni kaygıyla doldurmak yerine keşif duygusuyla doldurmak yararlı olabilir.
İnsanın doğayı ve evreni anlama çabaları; insan (homo-sapiens) beyninin evrimleşmesine yol açmıştır. İlkel insan (bir nevi içgüdüsel olarak – dna) motor hareketler ile karnını doyurma ve barınma ihtiyaçlarını gidermiştir. Doğa koşullarının ve canlıların vahşiliği, çevresel koşulların etkisiyle, insan beyni gelişime uğramıştır. Avlanma ve barınmada tek başına yetersiz kalan insan, giderek topluluklar halinde yaşamaya başlamıştır. Bu sayede toplu avlanma ve barınma için yeni koşullar oluşmuştur. Toplum içerisinde yaşayan insan; iletişime ihtiyaç duymuş, duyguları devreye girmiş ve limbik sistem dediğimiz orta beyin gelişmiştir. El, kol, duyu iletişimi gelişerek doğa, hayvan resimlerine, oradan da dilin alt yapısını oluşturan Tamga’lara dönüşmüştür. Önce konuşarak (dil) sonra yazarak (yazı) anlaşma ihtiyacı doğmuştur. Günümüz insanına kadar, üst beyin gelişmiş, düşünce, tahmin ve strateji oluşturmaya başlamıştır. Bugünkü düşünen insan artık modern bir varlıktır.
İnsan beyninin gelişimi ile birlikte 20. Yüzyılın son çeyreğinde bilgisayar sistemlerinin ortaya çıkışı ile teknolojik bir takım gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bilgisayarın küçülmesi, yaptığı işlemler ve fonksiyonlarının artması, yapay zeka alanında gelişmeler ortaya çıkarmıştır. Bir benzetme yapmak gerekirse, bilgisayar yapısı (elektronik aksamı), donanımı (hardware), bilgisayarın çalışmasını veya işlem yapmasını sağlayan programlar yazılımı (software) oluşturur. İnsan beyni; bilgisayar donanım kısmını, bir şeyler yapma isteği; düşünme eylemi, bilgisayar yazılım kısmına benzetilebilir. Bugün yapay zeka sayesinde; tavla, satranç oynayan, bir takım tahminlerde bulunan robotlar yapılır olmuştur.
İnsan aklı ve zekasının ürünü olan robotlar, rutin bazı işlemleri yerine getirebildikleri gibi, görsel dünyadan ya da işitsel alanın dışındaki frekansları algılayarak, karmaşık işlevleri yerine getirebilir, hatta aynı insan gibi yaşayarak öğrenebilir, bir takım kararlar alabilir hale gelmiştir. Yalnız robotlar sezgi ve duygu gibi işlemlerle hareket etmezler. Sevgi, mutluluk gibi duygusal sistemler, itici gücünü oluşturmazlar. Robotlar, insan gibi kendi kendini yenileyebilir değildir. Kontrol, başkalarının yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar. İnsan, mükemmel bir varlıktır. Tarihsel gelişimi içinde yaşayarak öğrenmişlerdir. Sezgileri olan, karmaşık olayları, sistemleri düşünebilen bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda duyguları ile de hareket eder. Duygusal sistemler, gelişmiş üst beynin her zaman itici gücü olmuştur. Zihinsel gücünü kullanarak kendi kendini yenileyebilir. Mutluluğa ve huzura ihtiyaç duyan bir canlıdır. Gelişmek ve öğrenmek için başkalarına ihtiyaç duyabileceği gibi yaşayarak da öğrenebilir, mutlu olabilir, çıkarını gözetebilir. Bütün bunları yaparken DENGE’yi her zaman önde tutmuştur. DENGE aynı zamanda akıl sağlığı için de önemlidir. İnsan doğası ve aklı gereği, yönlendirmeye ihtiyaç duymaz. Kendi çıkarını gözettiği gibi, içinde yaşadığı toplumun çıkarını da gözetir. Eğer başkalarını güdümüne girmişse ROBOTLAŞIR, özgür irade kaybolur. Bugünün tehlikelerle dolu dünyasında kendi aklını kullanmak yerine acaba ROBOTLAŞIYOR MU?
devam edecek