ISPARTA
Doğduğum
ve geniş sülalemin yaşadığı Yalvaç, Isparta'nın en büyük ilçesidir! İlk
aylığımı da, Isparta Valiliğinde maiyet memuru olarak aldım! Osmanlı'da; Mısır,
Cezayir gibi büyük illerde maiyet memuru olmak, çok önemli görev sayılıyormuş.
Şimdi değil
İl
merkezimizi hiç görmemiştim. Yalvaç'tan Isparta'ya yol yoktu; otobüs de işlemiyordu. Benden üç
yaş küçük olan kardeşim Oğuz, Tapu Kadastro okulunu bitirip; Isparta'ya
atanmıştı. Büyük hanayları ve geniş hayat'ı olan, bir ev tutmuş; ben de yerleştim.
Komşularından birinin oğlu evleniyormuş; "evleri dar olduğu"; aslında
kirlenmemesi için düğünü bizim evde yapmak istediler. Şenlik olsun diye kabul
ettik. Kadınlı erkekli misafirler doldu. Oyun havalarından sonra; tango
başladı. Yakınımda halı tüccarına benzeyen adamla eşi ve güzel kızı vardı. Kızı
dansa kaldırmak istedim; babasına baktı! O,"Sonra dans edersiniz!"
dedi. Belki izin verse kızıyla evlenip Isparta'nın yerlisi olacaktım.
Maiyet
memurları, her müdürlük ve belediyede birer hafta staj yapardı. Tekel
müdürlüğüne gittim; piyasada kahve yoktu; çay ise vesikayla! Alanyalı bir kız
çay vesikası almaya geldi; ona küçük bir paket için vesika verdim. Yaptığım tek
staj o oldu.. (O zamanlar Antalya ve Alanya sürgün yeriydi; "sinekten
durulmaz!" derlerdi. Antalyalılar yazın sıcağından kaçarak Isparta ve
Eğridir'e hatta Ş.Karaağaç'a tatile gelirlerdi.)
Atabey
nahiye müdürü benden bir yıl kıdemli Nuri Tortop'tu. Senirkent kaymakam
vekilliğine gitmek istiyormuş. Atabey nahiye müdürlüğüne talip olmamı istedi.
"Atabey'e gitmezsem, Vali Bağrıaçık, onu Senirkent kaymakam vekilliğine
göndermeyecekmiş." İl stajını daha hiç yapmadığım için, istemiyordum. Çok
ısrar etti; Atabey'e gittim. Orta okulu ve mahkemesi bile vardı; ilçe gibi
teşkilatlı ve varlıklıydı. Yerli bir öğretmen evine yemeğe çağırdı; çatal ve
kaşıklar gümüştendi. Halıcılık, zenginlik getirmişti. Memurlarla Voleybol
oynardık. Ali Demirel, İslamköy'den yaya gelip voleybola katılırdı. Gündüz
şenlikliydi; fakat gece evde tek başına bunalıyordum. Evlenmeye karar verdim.
Hisarardı köyünde Babamın amcası ünlü Topal Tevfik'le birlikte hafız olup; Şam
ve Mısırda medrese okuyan; sonradan da Bektaşiliği seçen Ethem Yalvaç'ın Torunu
sınıf arkadaşım İlhan'la yazları dedesinin bahçesine giderdik. Filozof dede
yemekler getirtip bizimle tavla kağıt oynardı. Köyde bir kız da göstermişlerdi.
Anneme haber gönderip o kızı bana istemesini söyledim; evlendik. Merkezde ev
tuttuk. Vali birkaç köyü birleştirip Anamas nahiyesini kurmuş. Beni oraya müdür
olarak gönderdi. Yenice köyü merkezdi, Jandarma karakolunda kalıyordum.
Bakanlıktan gelen telgrafla, Burdur'un Bucak İlçesine Kaymakam vekili olarak
gönderildim. Döndüğümde Bağrıaçık milletvekili olmuş. Yeni vali, Gelendost ve
sonra da Keçiborlu kaymakamlığına beni atadı; Isparta merkezini doyasıya
tanıyamadım. Gördüğüm kadarıyla her evde en az iki halı tezgahı vardı; kızlar,
kadınlar ve hatta erkekler sürekli halı dokurlardı. Gülyağcılık ve Halıcılık,
çok para getiriyordu. Yakın ilçelerde ve hatta Yalvaç ve Gelendost'ta bile, halı
dokuyup tüccarlara satmakla geçinen ve zenginleşen evler çoktu. Eski
tarihlerde, Yalvaçtan gelen bir adam Isparta'da gül bahçesi kurup; gül
yağcılığını başlatmış. Fakat Yalvaç'tan gelip il merkezine yerleşen, o zaman
pek yoktu. Artık bizim ilçeden de Isparta'ya yerleşenlerin pek çok olduğunu da
duyuyorum. Halı tezgahları ise, görünmüyormuş.
Üniversite Isparta'ya; yüksek okullar da, ilçelere öğrenci çokluğundan
biraz canlılık getirmiş. Demirel döneminde birçok yatırımlar da yapıldı.
Isparta Vakfı (Isvak'ta) bu fikrimi söylediğim arkadaşlar; "Isparta
merkezinde halıcılık ve gül yağcılığın çöktüğünü; üretim diye bir şey
kalmadığını; görünen kalkınmanın yapay olduğunu" ileri sürdüler. Gene de,
bir kalkınma olduğu kanısındayım. Ankara'nın da önemli ihracatçı ve işadamlarından
olan Ahmet Şahlan'ın; Eğirdir ve Beyşehir gölünden çıkan kerevit ve balıkları,
kuzey ülkelerine ihraç etmekte olması bile; önemli bir atılımdır. İl merkezini,
boş bir zamanımda uzun-uzun gezip incelemeyi planlamaktayım.