TAHİR USTA’NIN DONDURMALARI
Kolay değildi dondurmacılık. Bakmayın siz külahlara girip de yalaya yalaya bitiremediğimiz, tadına doyamadığımız dondurmaya, dondurmanın beyazlığına…
Ağızlara serinlik veren dondurmanın hazırlanışı yeni doğan bir bebeğin hassasiyeti kadar incelik isteyen bir işti eskiden. Yazın sıcağında insanların en büyük eğlencesi ılık akşamlarda ellerde dondurma ile sokakları gezerken farkına varılmayan alın teri ile yoğrulup ikram noktasına gelen ve çocukların en çok sevdikleri bu eğlence aracının külahlara girmesi uzun bir film.
Dondurmayı sadece bu yönü ile ele almak emeğe karşı bir haksızlık olur. Hele bu emek, Tahir Usta’nın becerikli ellerinden çıkmışsa ayrı bir değer taşır. Hani, herkes sakız çiğner ama kimse Çingene Fatma gibi çiğneyemez, derler ya Tahir Usta’nın dondurması da öyle. Isparta’da herkes dondurma yapar ama Eğirdirli Tahir Usta gibi kimse dondurmaya lezzet katamaz.
Dondurmanın en önemli malzemesi kar. Yaz günü kar nereden bulunacak? Eskiden şimdiki gibi buzhanelerde üretilen buzlar mı vardı? Kar, Eğirdir’in dağlarından veya Isparta Davraz Dağı’ndan gelirdi eşek sırtında çuvalların içinde. Bir meseleydi kar işi. Bazen kar gelmezdi, o zaman da dondurma olmazdı.
Alırdı Tahir Usta karları, koyardı dondurma fıçısına. Üstüne biraz kaya tuzu… Başlardı kar sıkıştırma sopası ile karları sıkıştırmaya. Tekrar kar ve kaya tuzu; tekrar sıkıştırma işi; tekrar kar ve kaya tuzu; tekrar sıkıştırma. Böylece kar olurdu buz. Fıçının içindeki dondurma kabına konan süt, salep ve şeker, kar soğuğunu görünce yavaş yavaş katılaşmaya başlardı. Bu ara dondurma kabının içindeki süt, salep ve şeker karışımını da Tahir Usta, karışım aleti ile iyice karıştırırdı. Kolay iş değildi bütün bunlar. Emek isterdi; emeğe ter isterdi; tere kol gücü isterdi; kol gücüne zaman isterdi. Dondurma hepsinden önce sanat isterdi, sanatkârlık isterdi.
Üzerine atılan kaya tuzu ile iyice sıkıştırılan kar, buz haline gelip süt, salep ve şeker karışımını kıvamlı hale getirince dondurma yolculuğu başlardı.
Dondurma, dondurma haline gelir ama bütün iş, bir, bir buçuk saat içinde dondurma fıçısının içine el sanatını, iş sanatını katmaktı. Bu da Tahir Usta’nın elinde zenaat olur, dondurma fıçısının içine akar giderdi; tıpkı güneşin yaprak ormanı ağacın arasından ışıklarını akıttığı gibi.
Sıcak yaz günlerinin serin akşamlarında Eğirdirlinin lezzetine doyamadığı dondurma işte bu dondurmaydı. Şimdi öylemi ya?.. Nerede Tahir Usta’nın yıllar öncesindeki Eğirdir dondurması nerede şimdiki fabrika dondurması…