ÖDÜLMECE
İmeceyi bilirsiniz. Köylerde köy tüzel kişiliğine ait işlerin köy halkının eşit beden gücü katılımıyla yapılmasıydı. İmece, köy tüzel kişiliğinin işlerinin bitirilmesinin yanında bir yardımlaşma geleneğine dönüşmüş, üretmenin sembolü olmuştu. Kim ekinde, harmanda geride kalmışsa; ev yapıyorsa karşılık beklemeden yardıma koşulurdu. Tutkallayan bir unsurdu. Bu gün ne oldu? Kömür çıktı. Ramazan paketi çıktı. Yumurtayı, yoğurdu marketten, ekmeği bakkaldan al çıktı. Çıktı oğlu çıktı.
Geçtiğimiz aylarda basından okuduğum bir habere göre: “Bir devlet memuru 448 adet maaş taltifi, 163 adet de başarı, üstün başarı, takdirname belgesi almış.” Sonra ne mi olmuş? Sonra sürgünden sürgüne gönderilmiş. Dava açıp kazanmış, dönmüş. Yine sürülmüş. Sürülmek bu işin fıtratında vardır zaten.
Şimdi… Bu memur 40 yıldır çalışıyor olsa, 480 ay eder. Her aya bir maaş ödülü düşüyor. İzinsiz, mazeretsiz, raporsuz 40 yıllık bir mesai… Durum böyle değilse her maaş ödülü beşer, onar gelmiştir. Türkiye bununla gurur duyabilir mi? 30 yıla yaklaşan hizmetimizde bizim oltaya bir kere takılmıştı bu ödül denen balık.
Veya…
Ödülmecedir bu, imece gibi.
Ve…
Soma’yı unutmamak adına:
“Esmer bedenlerdir
Kara kömürün kara tozundaki para
Vicdandır kömür, rengi gibi kapkara”