"EMEK, BOKA LAYIK DEĞİLDİR!"

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,"EMEK, BOKA LAYIK DEĞİLDİR!"
Haberin Tarihi: 20.5.2014 10:49:00 - Okunma Sayısı:1501 defa okundu.

“EMEK, BOKA LAYIK DEĞİLDİR!”

 

                        Mehmet Yiğit kadar ayakkabıyı güzel yapan yoktur Eğirdir’de. Belki de Isparta’da… Köseleyi kesmek ayrı bir sanat, sayayı kesmek ve onu köselenin üstüne oturtmak ayrı bir sanat…

            Hele dikiş… Dikişi köseleden geçirip sayaya bağlamak pek kolay değildir. Bize(iğne) tutturulan ve balmumuyla yağlanan keten sicimi, köseleye onun kadar kolaylıkla girip çıkaran az bulunur. Mehmet Yiğit’in de ustalığı buradadır. Önce tahta çivi kullanır sonra biz ve balmumlu sicim. Onun el sanatındaki ustalığı bu yüzden çevresinde tektir.

O gün Mehmet Usta ilerlemiş yaşına rağmen erkenden kalktı. Sabah namazını kıldı ve güneşin biraz yükselmesini bekledikten sonra gölün kenarından, esen yaz gününün tatlı göl rüzgarını içine çekerek çarşıya vardı.

            Bugün önemli biri eşi ile gelecek ve sipariş verdiği ayakkabıyı teslim alacaktı.

            “Bismillah!” diyerek kilidi açıp sandalyesine oturan usta dünden bitirdiği parlak kırmızı renkli bayan ayakkabısını aldı ve her iki kol tozluğuna iyice bir sürdü. Ayakkabı, ustanın emeğine saygı duyarcasına biraz daha parladı. Öyle ki Mehmet Usta ayakkabıya bakınca kendini gördü. Ayakkabı ayna gibiydi.

            O ara dükkanın önünden eşeği ile geçen Hasan Efendi, Mehmet Usta’ya selam verdi.

Saat 10.00 olmuştu. Usta, başı önde işi ile uğraşırken bir     bayanla bir erkek dükkana girdi. Bunlar, parlak kırmızı renkli bayan ayakkabısının müşterileri idi. Onları oturttu. Taşkahve’ye ünledi ve üç çay söyledi. Çay gelinceye değin bayan, ayakkabıyı giydi ve çok beğendiğini söyledi. Mehmet Usta, beğenilme duygusu ile müşterilerine hissettirmeden göğsünü hafifçe ileri çıkardı: gururlanmıştı.

            Çaylar içildi; sohbet tamamlandı.

Bayan, kocasının koluna girerek yeni ayakkabı ayağında dışarı çıktı. Usta yaptığı işten memnun ayakkabının arkasından bakıyordu. Birden beklenmedik bir şey oldu. Bayan, kocası ile konuşurken biraz önce dükkanın önünden geçen eşeğin bıraktığı taze pisliğe bastı. Kolluk tozluğuna silinerek özenle bezenle parlatılan ayakkabı kirlendi.

Mehmet Usta’nın birden nevri döndü. Rengi bozuldu; gözleri kızardı. Hemen bayana seslendi ve onu çağırdı. Mehmet Usta bayandan ayakkabıyı çıkarmasını istedi. Usta, bayanın şaşkın bakışları içinde eline aldığı ayakkabıyı keskin falçatası ile parça parça etti. Bu kez şaşkınlık sırası bayana ve eşine gelmişti. Ne olduğunu anlayamadılar.

            Usta, “Benim özene bezene ve emek vererek yaptığım bir ayakkabı boka layık değildir!..” dedi ve aldığı parayı iade etti. Müşteriler ne yapacaklarını bilemediler. Usta, ayağa kalktı, meşini dilim dilim falçata kesiği içindeki önlüğünü çıkardı ve askıya taktı. Dükkandan çıktı, gitti.

            Mehmet Usta’yı bir daha dükkanda gören olmadı: kendini o günden sonra emekliye ayırdı.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap