BİR YANDA ABDULLAH ARDALAR ÖBÜR YANDA APOPHİS

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,BİR YANDA ABDULLAH ARDALAR ÖBÜR YANDA APOPHİS
Haberin Tarihi: 9.4.2014 10:18:00 - Okunma Sayısı:1597 defa okundu.

BİR YANDA ABDULLAH ARDALAR ÖBÜR YANDA APOPHİS

 

            Cumhuriyet Türkiye’sinin eğitim tarihindeki kırsal aydınlanması 1937-1948 arasında açılan Köy Enstitüleriyle başlamıştır. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra İlk Öğretmen Okulları devreye girmiş, sayısı artırılan bu okullarla Köy Enstitüsü ruhu sürdürülmeye çalışılmıştır. İlk Öğretmen Okullarının Öğretmen Lisesine dönüştürülmesiyle o ruh ölüp gitmiştir.

            Köy Enstitülerinin kapatılmasının Türkiye’ye yapılmış en büyük kötülüklerden biri olduğunu düşünenlerdenim. Isparta-Gönen İlk Öğretmen Okulu’na, ilkokulu bitirdiğim yıl ve iki aşamalı yazılı sınav sonucuna göre 1967 Ekim’inde yedek listeden girdim. 3 yıl ortaokul ile 3 yıl öğretmenlik eğitimine dayalı 6 yıllık eğitim süresi, Öğretmen Lisesine dönüştürülmesi kararıyla 1 yıl artmış oldu. Bu okullardan hem öğretmenlik hem de lise diploması sahibi olan ilkleriz. Zaten İlk Öğretmen Okulları da son mezunlarını 1976’da verdi. Öğretmen Liselerine dönüştürülen bu okullar Anadolu Öğretmen Liseleri olarak eğitim-öğretim kurumu konumunu sürdürmektedir. 

            Ankara Yüksek Öğretmen Okulu İçindeki İlk Öğretmen Okulu’na 89 ilk öğretmen okulundan 1973-1974 öğretim yılı başında, son sınıfı okumak üzere toplanan 450 ilkokul öğretmeni adayının Haziran 1974’te verdikleri atama istemlerinde Sivas’tan batıda hiçbir il yoktu. Bizi yurdun her köşesinde ve özellikle de yoksun bölgelerinde çalışma azmiyle dolduran neydi? Bunu herkesin anlamasını beklemem ise hayalcilik olur.

            “Türkçe, Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Matematik, Yabancı Dil, Tarım-İş, Ev Ekonomisi, İş Eğitimi, Tarih, Coğrafya, Astronomi, Geometri, Fizik, Kimya, Biyoloji, Resim, El Yazısı, Beden Eğitimi, Müzik, Milli Güvenlik, Felsefe, Mantık, Sosyoloji, Psikoloji, Öğretim Metotları, Çocuk ve Ruh Bilimi, Eğitim Psikolojisi, Teşkilat ve İdare” o çatı altında gördüklerimizdir. Fen bilimleri, matematik, geometri konularını çalışır gibi müzik, resim, el yazısı çalıştığımızı ve bir keresinde resimden bütünlemeye kaldığımı hiç unutmam. Okulun tamirat, badana, boya, bağ, bahçe işlerinin tamamlandığı “Yaz çalışmaları”, Haziran’da bir grubun; Temmuz’da diğer grubun katılımıyla gerçekleşirdi. Zorunlu olan bu çalışmalara son iki sınıfa geçenler katılırdı. 1972 yazında katıldığım çalışmada Isparta’da resim sergisi açan gruptaydım. Buna, resimden bütünlemeye kalmanın yararı diyebiliriz. 1973 yazında ise Gönen’in kuzeyini kaplayan dağın yüzüne, yüz metre boyundaki “50.YIL” yazısını yazmıştık.

            O kapıdan girene kadar iç içe büyüdüğüm toprak, su, güneş, bitki, hayvan, börtü böcek ortamının unutulmasına, o çatı izin vermemişti. Tarım-İş dersimize Abdullah Arda girerdi. Havanın dışarıda çalışmaya izin vermediği ders saatleri sınıfta teoriyle, ahır ve kümeste gözlemle sürer; dışarıda çalışmaya uygun saatler ise okulun bağında, bahçesinde, geçerdi. Köyümüzden tanışık olduğumuz çapa, kürek, bel orada da vardı. Bağ, bahçe işleri sırasında yavaş olanları, “Yunan çocukları sizden daha güzel çalışıyor.” diyerek uyarırdı. Hiç affetmediği ise kaytarmaktı. “Bu toprakları Yunan çocukları mı yeşertecek?” derdi. Çalışmasını beğendiklerinin yanına kadar varır, “Numuran kaç?” diyerek not defterini çıkarır ve en yüksek not olan “10”ları sıralardı. Sınıfta süren derslerde sorduğu sorulara isabetli yanıtlar verene cebinden eksik etmediği çekirdeksiz kuru üzüm ve sarı leblebi karışımından verirdi. Elinden düşürmediği 99’luk tespihinin püskülüne gül yağı sürüvermek ise bir tür öğrenci teşekkürüydü. Benim de epey “10” almışlığım, üzümle leblebinin tadına bakmışlığım vardır. Bir gün fidan dikiyorduk. Kenara itilmesi gerekli dev bir kaya vardı. Yeteri kadarımızı kayanın başında topladı. Elinde düdük, her öttürüşte kayaya yükleniyorduk. Kaya, epey yol almıştı. Düdük sesi durdu. Biz sus, pus olmuştuk. Grubun içinden bir arkadaşımızı çağırdı. “Asalak seni, bunlar çalışırken, sen kaytarıyorsun.” diyerek dövdü. Sonradan öğrendik ki, her düdük sesinde yükleniyor gibi yapan arkadaşımız kaytarır ve gülermiş. Burada dayağı eleştirirken kaytarma ruhuna da dikkat gereği vardır. Memleket aydınlanması Abdullah Ardalar elinde şekillenirken, bu aydınlanma dokunmuştu karanlığa.

            Geçen hafta evde merdiven kalıbı çakıyordum. Başka meslekten emekli bir dostumuz, bu çalışmayı görünce biraz da hayret eder tavırla: “Sizi bu konuda da eğittiler mi” diye sordu. “Sanat ve zanaat dalları da olmak üzere” karşılığını verdim.

            Apophis, Mısır mitolojisinde, Nun'un suyu dedikleri ve kutsal saydıkları Nil Nehri'nde yaşadığı ve yılan ya da timsaha benzediği söylenen, çok büyük bir yaratıktır. Şeytani bir cin-iblis olan Apophis, karanlığın ve karışıklığın simgesidir. Güneş (aydınlık) karşıtlığı, en temel unsurudur.

            Aydınlıkla yüzler açılır. Kimin ne olduğu meydana saçılır. Karanlık, aydınlığı sevmez. Aydınlığın ulaşmadığı yere neler ulaşır, neler… Öğretmenin günü birlik gidip geldiği kırsaldaki yerini başka şeyler doldurmuştur. Sırf bu yüzden, ne karanlıklar vardır. Akıl ermez, sır vermez…

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap