5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
Bu
gün doğada yok olan türlerin, dünyaya her şey hazır olduktan sonra gelen
insanlar için yaşanabilir bir ortam hazırladıkları ve bitkilerinden,
yılanlardan, balıklardan, börtü-böcekten
insanların sağlıklı yaşamaları için ilaçların elde edildiği ve doğanın ürünü
olan insanların, yaşamı için doğanın canlılarının ürettiği besinlere bağımlı
olduğu unutulmamalıdır.
Çevre
sorunlarının çok önemli bir bölümünü;
doğayı korumadan kullanarak, doğadan daha çok para kazanma hırsı oluşturmaktadır. Oysa doğa; sabırlı olduğumuzda ve bilimsel
kullanımla, ekonomik taleplerimizi çok uzun yıllar karşılayacaktır. Ama son
elli yıldır doğaya bakışımız, “bindiğimiz dalı… altın yumurtlayan tavuğu
kesmek” gibi değil midir?
Dünya nüfusunun yarıya yakının çok ciddi açlık ve susuzluk tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Yaşam alanlarındaki hava, toprak ve su kirliliğinin, organik
gıda için talep ve çalışmaları, Amazonlarda kesilen ormanlar, dünyanın en büyük
gölü olan Aral Gölü’nün bu günkü durumu (sulu tarımla %80 kurudu) vb. daha çok
sayıdaki olumsuz örnekler, çevre sorunlarının ne kadar ciddi boyutlara
ulaştığının göstergesidir. Bu gün insanlar; doğanın düzenini sağlayan
ormanların, dağların, denizlerin, derelerin ve göllerin nesli tükenen doğal
bitki ve hayvan türlerinin resimlerini sadece ekranlarda, kitaplarda, panolarda
vb. görmekte.
Çözüm
önerileri;
*Çevrenin
ve yaşamın sorunlarının bir bölümü olan; küresel ısınma, ozon tabakası sorunu,
suyun, toprağın, havanın kirlenmesi, sağlıklı su ve gıdaya ulaşamama ve
bunların göstergesi olan hastalıkların nedeninin, insanların doğayı korumak
için önlemleri almamasından kaynaklandığı bilinmektedir/bilinmelidir. Tüm
bunlar doğal değil, insanların ürünüdür.
*
Günümüzde gelişen bilimsel çalışmalar sonucunda doğayı kirleten tarımsal
mücadele ilaçları ve atıkların, fabrikaların, taşıtların egzoz gazlarının
çevreye saçtıkları atıkları; yok denecek kadar azaltacak, atıklarla kirletilen
sularımızı arıtarak tekrar kullanılmasını sağlayacak teknolojik bilgi ve güç
vardır. Fakat doğayı kirleterek kazanılan “daha çok para” alışkanlıkları olan
yapay gübrelerden, kimyasallardan, hormonlardan vazgeçe bilenecek mi?
*
Doğanın kullanılmasının da bir bedelinin olacağını bilerek, doğayı sadece
bilimsel ve akılcı yöntemlerle kullanmanın teknolojisine bilgisine uyulacak mı?
* Şimdiye kadar alışıla gelmiş
kolaylık ve rahatlıklardan vazgeçme fedakarlığında olabilecek miyiz? Bunun için
de, para harcamak ve “vererek almak” gerekir.
*
Çevre sorunlarının abartılmış olup olmadığı değil, sorunun nasıl çözüleceği ne
bakılmalıdır.
*
Çevre eğitimi- bilimi; sorunlara yardımcı olabilecek en önemli unsurdur. Çevre
konusundaki bilgi ve duyarlılıklarımızı ne kadar erken gündeme alırsak,
gelecekteki ödeyeceğimiz faturanın bedeli o kadar az olacağı iyi bilinmelidir.
*
Çevre sorunu denilince aklımıza sadece sağlık ve ekonomi ile ilgili faktörler
gelmemelidir. Çevreye sorunlarının çözümünde; etik ve estetik faktörler de önem
verilmelidir.
Çevreye “bakışlarından” ve dediklerinden ders çıkarabildi mi?
Günümüzden
2500 yıl önce yaşayan Mensiyüs ile 300 yıl önce yaşayan Seatlh’ın
önerileri, insanlar tarafından ne kadarı
ne zaman anlaşılmıştır? Önemsenmiş midir? Bilinen; son 50-60 yıldır yaşadığımız
gezeğen çok ciddi su –besin ve çevre sorunlarla karşı karşıyadır.
Mensiyüs
; “Eğer tarladaki düzeni bozmazsan o zaman ihtiyacınızdan daha çok ürün elde
edersin; eğer attığın ağın gözleri çok küçük olmazsa o zaman yeterinden daha
fazla balık ve kaplumbağan olur; eğer ormana baltayı ancak belirli ve uygun
zamanlarda vurursan o zaman yeterinden daha fazla keresten olur. Aç gözlü olmayalım” der.
Amerika’nın
gerçek sahibi oldukları belirtilen Kızılderililerin, Suquamish Kabilesinin Şefi
olan SEATLH (Seattle- 1786-1866) Amerikan Cumhurbaşkanı Franklin Pierce’ye
çevre konusundaki uyarıları; bu gün hep gündemdedir. Doğayı ihtiyacımızdan
fazla, para ve zevk için yarını düşünmeden kullanılmasının görüşüdür ve bu
günlerin yaşanacağını, o gün açıklamaktadır Şef SEATLH ; “Beyaz adam Annesi
toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, yağmalanacak bir şey gözüyle
bakar.
Onun
bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Beyaz adamın (şefe göre Beyaz Avrupalı; uygar adam) kurduğu kentlerde huzur ve
barış yoktur.
Bu
kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı tatlı sesler ve bir
kelebeğin kanat çırpınışları duyulamaz.
Beyaz
adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok
olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak... “ uyarısında bulunmaktaydı ve
önemsenmekte.
PARANIN DEĞİL;
DOĞANIN HER ŞEY
OLDUĞU
UNUTULMAMALIDIR
DOĞA; bizlere yaşamın üç temel kaynağını sunmaktadır. Soluyacak HAVA;
İçecek SU ve Karnımızı doyuran TOPRAK. Yaşamın bu üç temel kaynağı doğanın
içinde saklıdır. Bizlere emanet edilen bu üç doğal kaynağı; aşırı ve bilinçsiz
korumadan kullanımla, gözden çıkarmak hem yurdumuzu, hem de gelecek kuşakların
yaşamını tehlikeye sokmaktır. Arabasız, cep telefonsuz, politikasız ve hatta
hiç para kullanılmayan bir dünyada yaşayabiliriz. Ancak soluduğumuz havadan,
içtiğimiz sudan ve karnımızı doyuran topraktan vaz geçemeyiz.
Saygılarımla...