KURAKLIK VE ALINMASI GEREKEN ACİL TEDBİRLER
Türkiye ve bölgemiz bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız
şekilde kurak bir dönem geçirmektedir. Kişisel olarak bugün dolaştığım Eğirdir
Gölü havzasındaki kaynakların ciddi şekilde azaldığını gözlemliyorum. Yağışın
beklenen normal seyrinde ilerlememesi sonucu son baharda ekilen buğday
tohumları ya çimlenmediği yâda çimlenenlerin de toprak neminin yetersiz olması
nedeniyle kuruduğu söyleniyor. Diğer bölgelerdeki arkadaşlardan ve
basından takip ettiğimiz kadarıyla Konya ovası, Güneydoğuda geniş miktarda
çimlenmemiş buğday ekili alanların olması, var olanların da yetersiz büyümemesi
nedeniyle bu yıl buğday veriminde ciddi düşüşler yaşanacağı tahmin
edilmektedir. Ayrıca diğer bitkilerde de gerek yetersiz toprak nemi ve gerekse
sulama suyunun yetersiz olacağı öngörüsü ile ciddi bir verim düşüşüne neden
olacağını ifade etmek kehanet değildir. Yağışların beklenenin altında % 40
düzeylerinde gerçekleşmesi baraj ve göletlerin kapasitelerinin altında dolması
önümüzdeki dönemle ilgili beklentilerimizi kötümserlik senaryoları ile
doldurmaktadır. Sadece bitkilerde değil, hayvancılık, balıkçılık hepsi temiz su
tüketimine dayalı geliştiği için verim ve kalite düşüşleri yaşanacağı belli
olmuştur. Bu da gıdaların fiyatlarının ciddi biçimde artacağını gösteriyor.
Hemşerilerimizin kuraklığın nedenleri konusunda medyadan
öğrendiği çok geniş bilgiler mevcuttur. Bu kapsamda aşağıdaki soruların
cevabını bulmalıyız.
Öncelikle
insanlarımız susuz kalabilir mi?
Eğer
Eğirdir Gölünün temiz su kaynağı olarak muhafazasında gerekli ilgiyi
göstermezsek Eğirdir gölünün su kalitesi düşecektir. Bazı mikrop ve
bakterilerin çoğalması göl suyunun "içilememesi" gibi bir tehlike
taşımaktadır. O halde Eğirdir Gölü çevresi kuşaklanarak pis su ve
zehirli atıklardan korunurken bir taraftan da Eğirdir Gölü havzasına ilave
kaynak gerekmektedir.
İlave
imkanlar var mıdır?
Evet
vardır. Halen boşa giden bu kaynakları Eğirdir'e yönlendirebilirsek Eğirdir'de
içilebilir ve kullanılabilir su sıkıntısı yaşanmayabilir.
Bu
kaynaklardan bazıları şunlardır.
- Camili Yayladaki garnizonun atık suyu arıtmadan sonra
araziye akıtılmaktadır. Bu suyun Eğirdir'de bahçe ve yeşil alan
sulamasında kullanılması enerji sarfiyatını azaltacaktır. Yani bir
anlamda belediyeye enerji tasarrufu sağlayacaktır.
- Baysallar canlı balık tesisinin suyu da kullanımından
sonra araziye verilmektedir. Bu suyun debisi saniyede 35 -70 lt
arasında değişmektedir. Sözkonusu yatırımcının zarar görmemesi için
tesisin Eğirdir Gölüne aktarılması, suyun da "kamu yararı"
gözetilerek cazibeli bir şekilde Eğirdir'de içme suyu olarak kullanılması
bugünkü elektrik ve su faturalarını azaltabilir.
- Eğirdir'den Isparta'ya verilen suyun arıtılarak tekrar
göle veya havzaya kazandırılması pek çok faydalar
sağlayacaktır. Çünkü Isparta'dan Eğirdir'e gelecek su cazibeli
olacağından ilave enerjiye gereksinim duyulmayacaktır. Sözkonusu
suyun elma bahçelerinin sulamasında kullanılması halinde elmacılığın karşılaşacağı
en büyük sorun ve maliyet ortadan kalkabilecektir.
Aslında
alınabilecek bir çok tedbir daha var ama zaman çok değerli.
Halkımız
şunu bilmelidir:
Ben
şahsen aylardır bu konuyu yazıyorum. Ama edindiğim izlenim devletin
sorumlu makamları tarafından benim bütün bunları seçim nedeniyle dile
getirdiğim algısının yaygın olduğudur. Dolayısıyla seçimdeki
adayların valilik, kaymakamlık ve diğer kamu kuruluşları tarafından normal bir
vatandaş kadar ciddiye alınacağından pek emin değilim. O halde
konunun sivil toplum örgütleri, ziraat odası, esnaf ve sanatkarlar odası gibi
kuruluşlar tarafından sahiplenilmesi daha etkili olabilir.
Bana
kalırsa bu yazıyı okuyan herkes soluğu bu adreslerde aramalı ve tehlikeye karşı
tedbir alınması için kaymakam, vali, belediye başkanı, DSİ
zorlanmalıdır. Yani ağlamayana meme yok.