GABİ İLE
HABİ’NİN CILK İŞLERİ
Habi: Merhaba, Gabi.
Gabi: Merhabayın, Habi.
Habi: Merhabayın! Ne demek bu?
Gabi: Yine dilim sürçtü.
Habi: Nasıl yani?
Gabi: “Merhaba, Sayın Habi” diyecektim.
Habi: Hı… Tamam, anlaşıldı. Nasılsın,
bakayım?
Gabi: Ne olsun? Koyan koyana… Soyan soyana…
Habi: Şimdi kaldık mı koyun koyuna?
Gabi: Tüketim Tutarı, 78,000 Kwh çarpı
0,250000 eşittir 19,50 TL, yani 19 lira 50 kuruş.
Habi: Geçti Bor’un pazarı.
Gabi: Personel Satış Hizmet Bedeli, 78,000
Kwh çarpı 0,0044872 eşitir 0,35 TL, yani 35 kuruş.
Habi: Ne hale getirdin şu eli?
Gabi: Personel Sayaç Okuma Bedeli, 0,45 TL,
yani 45 kuruş.
Habi: Çok şey değişti sen gideli.
Gabi: İletim Sistemleri Kullanım Bedeli,
78,000 Kwh çarpı 0,069231 eşittir 0,54 TL, yani 54 kuruş.
Habi: Dolanma ortada deli, deli.
Gabi: Dağıtım Bedeli, 78,000 Kwh çarpı
0,0225641 eşittir 1,176 TL, 1 lira 17 kuruş 6 santim.
Habi: Alır götürür bu dağın seli.
Gabi: Enerji Fonu 0,19 TL, yani 19 kuruş.
Habi: Ne edeceksin onu?
Gabi: TRT payı 0,39 TL, yani 39 kuruş.
Habi: Zaten yemişsin ayvayı.
Gabi: Elektrik Tüketim Vergisi 0,97 TL,
yani 97 kuruş.
Habi: Bunların hepsi Allah vergisi.
Gabi: KDV’siz Toplam, 24,15 TL, yani 24
lira 15 kuruş.
Habi: Devesiz mi?
Gabi: Katma Değer Vergisi, 24,15 çarpı %18
eşittir 4,35 TL, yani 4 lira 35 kuruş.
Habi: Kervan yürümez merkepsiz.
Gabi: Fatura Tutarı, 28,50 TL, yani 28 lira
50 kuruş.
Habi: Dizilir ardına onun katarı.
Gabi: Yahu! Bunun bir de Kaçak Kullanım
Bedeli vardı.
Habi: Deve yaptılar ya!
Gabi: Ne devesi?
Habi: Hecin devesi.
Gabi: Hemen kesmişler.
Habi: Deveyi mi?
Gabi: Yahu,
deveyi değil! Elektriği…
Habi: Vah, vah, vah! Oh, oh, oh! Şıkıdım da
şıkıdım!
Gabi: Şimdi cılk oldu bu iş. Paldımdı
kolan, Üsküdar’ı geçti atı alan.
Habi: Yalan değil talan!
Gabi: Mey bitince kalırmış saki. Her renk
solunca kalırmış haki. Okumak cahilliği kaldırırmış. Hamurundaki (…) kalırmış
baki.
Habi: Huzuli konuşuyorsun, huzuli.
Gabi: Fuzulî konuşuyorum, Fuzulî.
ANI ANLATIR,
KULAĞIMI ÇINLATIR.
Çocukluğumuz
davar, koyun peşinde geçti. Çobanın kollu sapanı olurdu. Bu sapan kıl ipten
örülürdü. Büyüklerimiz, “Ayı kurşundan korkmaz, sapan taşından korkarmış.” diye
anlatırlardı. Bu sapanı araç olarak kullandığımız bir oyunumuz vardı, adı
“torku”. Dizüstü ve yan yana çöker, yüzümüz içe dönük olarak bir çember oluştururduk.
Ebe çemberi dolanır, sapanı birinin ardına çaktırmadan bırakırdı. Tekrar
geldiğinde sapanı alır, sapanı bıraktığının sırtına vurmaya başlardı. Sırtı
dövülen kalkar ve çemberi koşarak dolanırken bundan kurtulmaya çalışır, tekrar
yerine oturunca vurulmazdı. Sapanı ebeden önce fark etmişse bu sefer kaçmak
sırası ebedeydi. Oyun, ezgi ve hareket karışımı bir tekerlemeyle dönerdi.
Tekerlemenin her tekrarında son cümlede yer alan yerin adı değişirdi: “H…sız,
h…sız hırmalı. Dişleri var sırmalı. Tutup boynunu burmalı. Sırtında sopa
kırmalı. Tüyünden kepenek tepmeli. Derisini çarık dikmeli. Körkuyu’da davar
gütmeli.”