Kesici: “Gölü koruma yasaları uygulanırsa
balıkçılık da gelişir.”
“Göl, balık için, akvaryuma, tarım için,
su-atık deposuna dönüştürülmüştür! …”
T.C.
Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan; Su kaynaklarını kirliliğinin
önlenmesi ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan ve uygulanmasını T.C. Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı yürütülecek olan, Özel Hükümlerle ilgili tepkiler
konusunda; TTKD Bilim Danışmanı ve SDÜ
Eğirdir Su Ürünleri Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ açıklamalarda
bulundu.
Otuz
yıl öncesi çıkarılan ve yıllara göre değişimler geçiren Eğirdir Gölü Koruma
Yönetmeliklerine gösterilen tepkiler-açıklamalar, bu günde Özel Hükümler için
gösteriliyor. Gölün korunmasıyla ilgili planlamalara, “kurallara karşı
çıkılıyor”. Peki bu göl nasıl korunacak?
Bu soruyu Eğirdir Su Ürünleri Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ’ye
sorduk.
KESİCİ: “Ekonomi-para öne sürülerek gölün korunması bu gün de
istenilmiyor/engelleniyor. Yıllardır koruma yasalarının uygulanmalarına engel
olunarak, gölün doğal özellikleri ve canlı yapısı yok edilmiştir. Çıkarılan
koruma yasaları iş olsun diye çıkarılmamıştır, zorunluluktur. Bir şey
olmazlarla bir yere varılamaz, bakanlıkların çalışma ve önerileri bilimsel
çalışmalar sonucudur, bana göre eksik yönleri bazı koruma önlemleri
yetersizliğidir. Bu haliyle bile Özel Hükümlere karşı olmak; geleceğin, gölün
tamamen yok edilmesine neden olmaktır. Bu karşı çıkmada dün olduğu gibi bu
günde; bu hükümle plajlar kalkar göle
giremezsiniz, balık tutamazsınız, çivi çakamazsınızlar hep öne sürülmüştür.
Kıyı işgalleri ve gölün nasıl kirletildiği bellidir. Göl kimsenin tarlası, malı
değildir. Göl, yaşam alanıdır. Gölü isteyen istediği gibi kendi aklınca
kullanmamalıdır. Göl belirlenen yasalarla mutlaka korunmalıdır.”
Eğirdir
Gölü korunması için yürürlükte olan, yönetmelik ve yasalar niçin konulduğu
konusunda da açıklamalar yapan Kesici şunları söyledi: “Yıllar öncesi de “SU
KİRLİLİĞİ KONTROL YÖNETMELİĞİ (SKKY)- 1983”ne göre, göl içme suyu kaynağı
olarak koruma altına alınacağında da,
bu günkü gibi adeta “aba altından
sopa gösteren” beyanatlar gündemdeydi.
Ne zaman, gölle ilgili koruma yasaları uygulanacak olsa bazılarınca adeta
“felaket senaryoları” öne sürülmekte, sanki gölün korunması bazı kimselerce(!)
istenilmemekte… Çünkü her koruma genelgelerinde, önce yöre halkı(!) mağdur olur
söylemleri öne sürülmekte, siyaset ağır basınca da koruma yasaları
uygulanamamakta, bu hep böyle olmakta. Yasaların uygulanamaması nedeniyle, önce
yöre halkı mağdur olmuştur. Gölün dünü bu günden iyi midir? Göl suyu 1.sınıf
içme suyu özeliğini de kaybetmekte.
Koruma hükümleri uygulanmadıkça kaybeden; gelecek, doğa, göl ve sağlıklı
yaşam hakkı olmakta. Kazanan(!); günlük politika, “önce para- paraya her şeydir” diyenler, günlük kazanç,
günü yaşayanlar, gölden nemalananlar olmakta. Gölü korumak yerine hep
kullandılar!
ÖZEL HÜKÜMLER SU KİRLİLİĞİ KOOTROL
YÖNETMELİĞİ NDEN ÇOK FARKLI DEĞİLDİR
Gölün
korunmasıyla ilgili birçok yasa ve yönetmelikler çıkarılmış ve çok büyük bir
kısmı uygulanmamış/ uygulanamamıştır. Eğer 30 yılı geçen bir sure önce
çıkarılan gölü koruma yasa ve yönetmelikleri uygulanmış olsa idi bu gün özel
hükümlere gerek kalmazdı. Özel Hükümler;
Eğirdir Gölü Havzasında daha önceki yıllarda yürürlüğe giren Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliği’nin 16-20. Maddeleri yerine uygulanacak olan
düzenlemedir.
Stratejik öneme sahip içme suyu kaynağı olan gölün dünden bugüne
korunamadığı birçok çalışmalarla da belirlenmiştir. Gölün su kalitesi ve
biyolojik çeşitliliğinde olumsuzluklar söz konusudur. Gölün kirletilmemesi için
alınan önlemler yetersizdir, çünkü havzada geleneksel tarım yöntemleri devam
etmektedir. Dünden bugüne gölden hep alındı. Göle ne verildi?” Koruma
ilkelerine uymamakla, sağlıksız gıda üretimine de sebep olunduğunu ifade eden
Kesici “Gölü koruma ilkelerine; aç bırakır, felaket getirir mantığıyla karşı
çıkarak; göl kirletiliyor ve kirletilen sudan sağlığımızı tehlikeye sokan
gıdalar (balık, elma, domates, et, süt, ekmek vd) elde ediliyor. “Kendim ettim kendim buldum”
dur da bu!… Fakat gölü kirletmeyenlerin
suçu, günahı ne? Para ve oluşturduğu güç
gölü kirletmede değil, korumada kullanılmalıdır. Gölden uzun vadede yararlanmak
varken! “Altın yumurtlayan tavuğu” kesmek niye!!! Çünkü artık göl önceki
yıllardaki gibi “doğurgan” değil, tüketilen balıklarını veremiyor(!)” diye
konuştu.
HANGİ BALIKLA?
HANGİ İHRACAT?
NE ZAMAN OLDU?
“Özel hükümler gündeme gelince ihraç edilmeyen
balıklar akla geldi!” diyen Kesici, Günümüzde; Eğirdir Gölü’nde yetişen balık
türleri; su ürünleri ihracatında önemli bir paya sahip midir? sorusuna ise şu
şekilde cevap verdi:
“Gölün balıkları daha çok para kazanmak hırsı
ve acelesiyle yok edilmiş, yıllardır göl balıklandırılmakta sonuç ortada.
Doğanın, gölün, dengesi bozulmamalıydı. Hala gölün eski balıklarının geri
geleceği söylenilmekte yirmi yıldır bekleniyor. Gölün doğurganlığı yok edildi!.
Göl üreten değil, yetiştiren akvaryuma dönüşmüştür. O da işe yaramamaktadır..”
Su
Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin uygulanamamasına rağmen, 1983 yılından bugüne
gölden kaç ton balık ihraç edilmiştir? Ekonomiye katkısı nedir? Balıkçılık ne
haldedir? Göl koruma yasalarının
uygulanamadığı dönemler; balıkçı teknelerinde mutfak tüpünün yakıt olarak
kullanıldığı dönemlerdi. Yoksa tüp! kullanılır mıydı? Balıkçılığın nesi
geliştirildi?
Kesici:
“Koruma yasaları gündeme gelince, yine gölde eskiye göre olmayan balıkçılık öne
çıkarılmakta… Hangi balıkçılık, hangi balıkla? Hangi gölde? Bu bilim dışılık
niye!?
Göle atıldığı ilk yıllarda kurtarıcı gösterilen, bu gün gölerin “baş
belası” ilan edilen, gölü tahrip eden, İsrail-Çin Sazanı-Gümüş balığı hangi
amaçla göle atılmıştır… Gölde balık varsa, gerisi boştur ve gölün sorunu yok
mudur? Balık olsun da su ne olursa olsun! Balık var ya!
Eğer
SKKY uygulanmış olsa idi gölün doğal dengesi iyileştirile bilirdi. Günümüzde
Eğirdir Gölü’nden yetişen balık türlerinin su ürünleri ihracatında önemli paya
sahip olmasını söylemek inandırıcı da değildir.”
Gölde
bu gün için ihracatta paya sahip olan hangi balıklar türleri vardır? Ne kadardır?
Gölü koruma yasaları uygulanırsa balıkçılık da gelişir.
Kesici:
“Bahsedilen Eğirdir Gölü ise(!) Gölde hakim balık türü, takoz-Çin-İsrail
sazanıdır. İç ve dış pazarda ekonomik değeri de yoktur. Eğirdir’de satılan sazan –“çapak” balığının %
90ının Karacaören Barajından geldiğini, balıkçılarımız ve balık satanlar
belirtmekteyse; yıllardır göle bırakılan milyonlarca balıklara ne oldu?”
BALIKLARDA PARAZİT VAR MI YOK MU?
Geçtiğimiz
günlerde gündeme gelen Eğirdir Gölü’ndeki balıklarda parazit bulunduğu konusuna
da açıklık getiren Kesici “Bizim yaptığımız araştırma sonuçlarına göre
balıklarda parazitin ciddi boyutlarda var olduğudur.” Dedi ve konuyla ilgili
olarak şunları söyledi: “Eğirdir Gölü balıklarında çok önemli bir sorun olan
Nematod cinsi bir parazit olan Eustrongylides excisus L. türü, öncelikle son
yıllarda gölde artış gösteren sudak balıklarının tüm organlarına yayılmış
vaziyettedir… Bu nedenle, İlçe Tarım Müdürlüğü balıkların avcılığının,
satılmasının yasaklandığını belirtti (Basında-1Kasım 2013). İl Müdürlüğü; Sudak
balığı avlama yasağının sebebi parazit değilmiş!( 15 Kasım 2013) normal av
yasakları nedeniyle yasaklandığını
açıkladı.!!! (Basın). Hangisi doğru? Sus!!! Olan göle olmakta…
Bizim yaptığımız araştırma sonuçlarına göre balıklarda parazitin ciddi
boyutlarda var olduğudur. Gizlemek, paraziti sadece kuşlara bağlamak, önlem
almak, değildir. Hangi balık? Hangi
ihracat? Balıklarda parazit yok demekle, gölde parazitler yok olmamakta! Sus!!!
Gölün
doğal balıklarının geri gelmesi olanaksızdır, göl balık için akvaryuma, tarım
için su-atık deposuna dönüştürülmüştür. Nereye kadar? Hükümde; Balıkçılığı öne
çıkarmaksa(!)!!!l”
EĞİRDİR GÖLÜNDEKİ
BALIKÇI SAYISI
1970-1980li
yıllarda gölden elde edilen balık türlerinin hangisi, son otuz yıldır kayda değer
miktardadır ve hangi balıklardan, ne kadar gelir elde edilmiştir?
Kesici:
“Eğirdir Gölü’nde 1960-1980 yıllarında kayıtlı balıkçı sayısı 3000’in,
kooperatif sayısı da 30 üzerinde idi… Bu gün balıkçı ve kooperatif sayısı
parmakla sayılacak kadar azalmıştır. Hangi balığın ihracatından bahsedilmekte
acaba? Hangi gölden bahsedilmekte?
Gölü
koruma yasaları aynı zamanda gölün ürününü de korumakta ve balıkçılığın günün
koşullarındaki balıkçılık araç-yöntemleriyle yapılmasını ön görmekteydi. Göl
temizse ürünü de temiz olur. Koruma kanunlarına, balıkçılar daha çok
sahiplenmelidir.
“Ben
gölün suyu kirli dedirtmem”!
Gölün suyu kirlimi? Temiz mi?
Göl koruma yasası sonucu yasal olmayan
düzenlemelerin yıkımları, ikinci emirlere kadar uygulatılmadı, ikinci emir
gelmedi, yeni yöntemler geldi, olur mu olmaz ki derken ….. gölün doğal yapısının giderek tahrip
edildiği, suyunun içilemediği -koktuğu,
su ürünlerinin hastalıklı olduğu, zemininde balçıklaşmanın olduğu, sineklerin,
parazitlerin artığını belirtenlerin sesi duyulmak istenmedi, onlara çeşitli
davranışlarda bulundu da…Sus!!!
Isparta belediyesi; içme suyunun bir kısmını temin ettiği Eğirdir Gölü
suyu ile ilgili şikâyetlerde; “gölü ben mi temizleyeceğim” dedi, Eğirdir; “ben
bu gölün suyunu içerim dedi” içti (Basın). Gölün suyunun temiz olduğuna mı
karar verildi?! Laboratuvara, su analizlerine gerek yok mu? Suyu içilince, göl temiz mi olur? Korumaya
gerek yok mu? Ne yapalım? Gölü korumaktan vaz mı geçilsin(!) ? Sorun yoksa kim
çıkardı Özel Hükümleri?”