“Kentler
kültürleri kadar meşhurdur, markaları kadar meşhurdur.” Gelecek dönemde
kentlerin rekabet edebilmeleri, farklılık ortaya koyabilmelerine bağlıdır.
Tıpkı firmalar gibi. Tıpkı markaların farklılık oluşturabilmeleri gibi. Marka
olmak, farklı olmak, daha cazip olmak, talep görmek, uzun ve zorlu bir
süreçtir. Marka yalnızca bir ürün demek değildir. Bunun ötesinde kişilikleri
vardır. Bazı markalar kişiyi tutkuyu yansıtır, bazıları da kişide asalet
duygusu uyandırır. Hangi durumu ele alırsak alalım, ikisinde de GÜVEN duygusu
önemlidir. Çünkü hedef kitle ile kurulan bağ tamamen güvenle başlar, marka
olmak ta güven duygusunu içinde barındırır ve yatırımcılara Marka olmuş kentler
Güven verir.
Eğer
kent; marka olamaz, rekabet unsurunu kaybeder veya rekabet üstü kalabilecek çok
özel bir konum yakalayamazsa, bu kent için, gelecek adına çok olumlu şeyler
söyleyemeyiz. Firmalar gibi yok olup gitmezler elbette. Ama bu kentler
gelişmeden, yatırımdan nasibini alamamış, müreffehlik ve yaşam standartları
adına yaşayanlarının yoksulluk çektiği kentler olacaklardır.
Kentleri
farklı kılan, onları cazibe merkezi haline getiren şey nedir o zaman? İşte
burada, her kentin ruhunu oluşturan özellikleri bulmak ve bunlar üzerine vurgu
yapan planlamalar yapmak gereği ortaya çıkmaktadır. Kentin özelliklerini ortaya
çıkarmak, yok olmaya yüz tutmuş kültürel değerlerini unutulmuş tarihi kişileri
ve olayları, bakir doğal hayatı ve bu hayatın animasyonunu diğer insanlara
sunmak, sunabilmek gereği ortaya çıkmaktadır.
“Ya
farklılığımızı diğer insanlara ve uluslara sunup cazibe merkezi haline
geleceğiz; sosyal gelişmişlik ve ekonomik kalkınmışlık içerisinde halkımızı
yaşatacağız veya kaşığımızda çıkana razı, göç veren, umutsuz, çaresiz,
unutulmuş insanların yaşadığı bir kent olacağız.”
FARKLILIK OLUŞTURUCAK
KENT MOTİFLERİ
Gül
Şehri Isparta: Bu vurgu “Gül Şehri Isparta” için çok önemlidir. Gülün ekonomik
değerinin yanında kültürel, sosyal ve mistik bir değeri bulunmaktadır. Bu
kapsamda neler yapılmalıdır:
Isparta’nın
bütün girişlerine ve Isparta içine, mesirelik alanlara yoğun bir şekilde
Isparta gülü dikilmesi. Isparta gülünün belirli bir dönem açması dolayısıyla
güller arasına değişik güller dikilerek görsellik oluşturulması.
Gül
parkın bitirilmesi.
Gül
manilerinin derlenmesi ve kayıt altına alınması.
Gülden
mamul veya gül kullanılmış ürün üretimi: Güllü dondurma, güllü plaketler, güllü
yoğurt, güllü cam tasarımları vs.
Gül
stüdyolarının oluşturulması: Bu stüdyolarda gül güzellik salonları (spa),
kozmetik üretim ve uygulama alanları, gül mamulleri üretim yerleri, gül tasarım
atölyeleri, gül imbik atölyeleri vs. bulunacaktır.
Önemli
caddelerdeki yapıların gül motifleri kullanılarak boyanması. Kentin çevre
yoluna Gül anıtları dikilerek, yoldan geçenlere bu vurgunun tanımlanmasının sağlanması.
Tarihi
“Cumhuriyet Hamamı’nın bir bölümünün gül masaj odasına dönüştürülmesi.
Gül
isimleri koyma (Gülderen, Gülseren, Gülay vs) kampanyası ve bu isimlerin
hikayelerinin derlenmesi.
Gül
ile ilgili bir belgesel yapımı.
Gül
ile ilgili senaryoların ve hikayelerin derlenmesi.
Gülü
ilk getiren İsmail Efendi’nin hayat hikayesi ve gülün geldiği Kızanlık bölgesi
ve gülleriyle ünlü Isfahan veya Şiraz şehirleriyle kardeş şehir çalışmalarının
yapılması.
Önce
Türkiye’deki sonra tüm dünyadaki camilerin gülsuyu veya gül esansı ile gül
kokutulması.
Cuma
günleri tüm Isparta cadde ve sokaklarının gül kokmasının sağlanması.
Ulusal
“gül şiirleri” yarışması,
Gül
üzerine halk ve sanat müziği dallarında beste yarışması düzenlenmelidir.
İLİ, İLÇEYİ, BELDEYİ VEYA KÖYÜ
MARKA YOLUNDA ÇEŞİTLENDİREBİLİRİZ
Halı,
Kültür, İnanç, Spor, Sağlık, Gastronomi (yeme-içme), Agro, Turizm, Dağcılık,
Kış Kayak, Doğa Sporları, vb.
Yine
aynı konu EĞİRDİR’de ne yapılmalı;
Eğirdir’in
bir swot analizi gerekmektedir, güçlü yanları, (Göl, en büyük Tatlı Su,
çevresindeki yüksek tepeler, Turizm, Tarıma elverişlilik, kente yakınlığı,
mevcut komando ve öğrenci, orman ürünleri zenginliği, kayak merkezine
yakınlığı, havalimanına yakınlığı)
Zayıf
yanları (tarımda pazarlama rekabet gücünün eksikliği, tarımsal ürünlerin
işlenmesine yönelik tesislerin az olması, hizmet sektörünün azlığı, özel
hükümden dolayı bazı bölgelere yatırım yapılamaması, turizm konaklama imkanının
yetersiz ve düzensiz olması, bölgeye ait ürün çok olmasına rağmen, markalaşmanın
olmaması, ilçe ve köylere ait mekansal gelişim planlamaların yapılmaması, tatlı
su kaynağını kirleten etkenler belliyken, proje bazında sahip çıkılmaması.)
Fırsatlar:
(Bölgede iki tane ajansın bulunması, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA),
Kırsal Kalkınmayı Destekleme Birliği (KKDB) dünyada organik ürünlere olan
talepteki artış, eko ve sağlık turizmine ilginin artması, ucuz ulaşım bölgesi,
katmadeğeri yüksek ürün potansiyeli, lojistik açıdan beğenilen bölgeye 50 km
mesafede olunması, Antalya gibi bir Turizm kentine yakın olması, bölgenin
eğitimli ve duyarlı olması, üniversitenin olması)
Tehditleri:
(Çiftçinin kredi borcu, ilçe merkezinin imar yönünden büyüyememesi, planlama
ar-ge çalışmalarının eksikliği, göllerde ve çevrede artan kirlilik, ürünlerde
kazancın düşmesi, genç nüfus azalması, mevcut demiryolunun kullanılmaması,
sağlık turizminde yıllarca marka olmuş bir hastanenin yıkılacak olması, yerel
yönetimlerin ara eleman konusunda sempozyum vb. kongreler yapmaması) bu analiz
neticeleri ön plana çıkartılarak, üzerinde çalışmak gerekmektedir. Beraberce bu
yönleri bir araştıralım…
Eğirdir,
Tarım, Turizm arasında kalmış bir bölge olması münasebetiyle, profesyonel
adımlar atılamamaktadır. Göl çevresinde 81 yerleşim birimi, Tarım alanında
Elmacılık, yeni yeni Mantarcılık sektörü ve yıllardır yapılan Balıkçılık
üzerindedir. Sorunlar aslında bellidir, Bürokrasi gerçekten büyük bir engeldir.
Bir taraftan kaynak yaratan bürokrasi, diğer taraftan kan kusturmaktadır. Onun
içindir ki; yöneticilere çok iş düşmektedir. Yapılan bütün çalışmalar Tarımda
olsun Turizm de olsun sadece KORUMA üzerinedir. Bir türlü KORUMA ve KULLANMAYI
BECEREMEMİŞİZDİR.
Turizm
olgusunu iyi anlamak gerekir. Turizm yapılacaksa, bu sektörün getirileri
götürüleri iyi hesaplanmalı, ona göre ne yapılacaksa her birimin aynı
pencereden bakarak üzerine gitmesi sağlanmalıdır. Topyekün kazanılması gereken
bir sektördür, çok hassastır, günlerce aldığınız iyi bir not, son saniyede
küçük bir hata ile kaybolabilir. Onun için topyekün sarılmalıdır, onun için çok
hassastır.
Burada
karşımıza Kültür ve Turizm Bakanlığının 2005 yılında İl Özel İdarelerine ve
Belediyelere göndermiş olduğu bir yönetmelik çıkmaktadır. Kentin tarihinde
önemli yer tutan tarihi olayları kutlamayı içeren bir yönetmelik ve yapılması
önerilen çalışmalar dizini. Yazının içerisinde; Kazan’ın kuruluş kutlamaları ve
bu kutlamalara hazırlık olarak “Tarihi Kazan” vurgusu içerisinde 1350
karakteristik Kazan yapısının restorasyonundan, en iyi balkon ve bahçe
düzenlemesi yarışmalarına kadar her şey vardı. Almanya’daki Dresten kentinin
kuruluş kutlamaları çerçevesinde yapılanlar anlatıyordu. Ardından Karaman
kentinin 4500. Kuruluş kutlamaları haberi bizleri nasıl bir çalışmaya
itmelidir.
MİRYAKEFELON,
Türk’lerin Anadolu’ya geliş tarihi Malazgirt’le başlar. 1071 yılında
Alparslan’ın Romen Diegenos’la yaptığı savaşı kazanmasından sonra Anadolu’nun
kapıları Türkler’e açılmıştır. 1109 yıllarında Türkler Isparta’da karargah
kurmuşlar ve ilk fetih çınarlarını dikmişlerdir. Bu topraklar Anadolu’nun
tapusunun ebedi bir şekilde bizim olarak tescil edildiği ve Anayurt olduğu
savaşın; Miryakefelon (Gelendost ve civarı) savaşının yapıldığı topraklardır.
Miryakefelonla
ilgili çok söylem vardır. Kesin olay şey 1105 yılı ve sonrasında ilk
karargahların bu yörede belirmiş olmasıdır. Onun için 1109 yılını fetih yılı
olarak kabul edebiliriz. Böyle bir proje Gelendost’da uyarlanabilir.
Miryakefelon
savaşı, savaş alanı ve sınırları tesbit edilmelidir. Bu savaşı anmak adına,
daha önce düzenlenmiş olan sempozyumun bilgilerinden yola çıkarak SDÜ Fen
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü bir araştırma yapmalıdır. Güçlü bir senaryo
ortaya konulmalı ve savaş anime edilmeli. Hatta, güçlü bir prodoksiyonla filme
alınmalıdır. Zira bu savaş Anadolu topraklarının tapusudur. Haçlı seferlerinde
Türkler yenilgiye uğratılmış olsaydı, bu topraklarda tutunmamız güçleşmiş
olurdu. Savaş alanı düzenlemeleri ve Miryakefelon anıtı yaptırılmalıdır.
Peki EĞİRDİR’de ne uyarlanabilir.
Hamidoğullarının başkenti EĞİRDİR’de.
EĞİRDİR
TANITIM FİLMİ’ni izleyenler var mı, görebilir miyim… Ellerine sağlık, o günkü
şartlarda yapılmış, ama derhal değişmelidir. Vurgu yoktur, kışın çekilen bir
film olup, Triatlon sporundan hiç bahsedilmemektedir. Buna benzer tanıtım
filmlerinde aceleci davranılmamalıdır. İlçenin yazı, kışı, ilkbaharı ve
sonbaharı yaşanarak tanıtım yapılmalıdır.
Tanıtım,
olmazsa olmazlarımızdandır, fakat en büyük eksikliğimizdir. Başaramadık!
neden…? (Al yanaklı çocuklara al elmalar), tanıtım birimi kurulmalıdır.
KENTSEL
DÖNÜŞÜM, elimizde çok önemli bir itici
güçtür. Devletin sunduğu, deprem yönetmeliği adı altında çıkarılan, ama en
önemlisi İllerin, ilçelerin yeniden düzenlenmesi için fırsat yaratan projedir. Tarihi evlerin, sit
alanlarının korunması, restorasyonu, restutisyonu (orijinal çizimi) açısından,
Turizm Bakanlığının öngördüğü hibe katkılara tam destek açısından önemlidir,
fırsattır. Yasa kısaca bugüne kadar ortaya konan bütün yasaların üstündedir.
İNANÇ
Turizmi; Dünyanın ilk rahip okulu, AYASTAFENOS Kilisesi Yeşilada’da
bulunmaktadır. İlk rahip okulu özelliği ön plana çıkarılmalıdır. Bununla ilgili
projeler üretilmelidir. Bu turizm çeşidi yani; İnanç Turizmi, kentimizde
mahalle baskısı yüzünden değerlendirilememektedir.
SPOR
Turizmi; Yıllar önce, 25-30 futbol takımı yaz kamplarına geliyordu, son
yıllardaki durumunu tartışmak gerekir.
TRİATLON
Sporu, Uluslar arası nitelikte, her yıl yapılan dünyanın her yerinden en az 150
sporcunun katıldığı bir organizasyondu, son yıllarını tartışmak gerekir.
Spor
konusu iyi işlenmeli, sadece bunlarla sınırlı tutulmamalıdır. Aklımıza gelen
bütün su sporları bu ilçemizde uygulanması mümkündür. Bugüne kadar Eğirdir’den
bir milli yüzücü, Milli Triatloncu çıkmaması manidardır.
ÜNİVERSİTE’ler
arası YELKEN yarışmaları, üniversiteler arası KANO yarışmaları, özellikle
Avrupa’daki ağır kış şartlarından dolayı bu spor dallarında çalışan Güneyde
kendilerine yer aramaktadırlar. Federasyonla bağlantı kurulduğunda istekler
önünüze çıkacaktır, bu isteklerin muhatabı bellidir. Isparta Davraz
Olimpiyatlara adaylık konusu
Şehrül
Emin’in önemi.
Ajanslara
proje yapanın muhatabı önemi gibi. Önce Belediye, sonra STK’lar.
GASTRONOMİ;
Yeme içme Turizmi, Isparta ilinde Tandır Kebabı, Kabune, Top Tarhana Çorbası,
Bulamaç, İrmik Helvası, Tosmangara tatlısı, Çakal Helvası vb. meşhur mutfak ve
lezzet varsa, Eğirdir’in nesi var…?
Senatör
dediğimiz bir balık ve iç pilavlı Balık Dolması var, başka…?
PINARPAZARI;
Tarihi Pazar. Adını yöresel lezzetlerden bugüne kadar getirmeyi başarmıştır.
Nitelikli hale getirilip, Otopark, tuvalet, mezbaha, temiz sunumlarının
yapılabildiği aperatif lezzet salonları vb. eksikler giderilip, sadece Isparta
ili ağırlıkta değil, bölgedeki çevre illerden de misafirlerin gelmeleri
sağlanmalıdır.
Eğirdir
çevresi tepelerle çevrilmiş, 7 renkli gölü izlemek için doyumsuz seyir
terasları ile çevrilidir. Bu alanlarda uygulamak istediğimiz bir projenin,
hemen yasalara takılacak olması, yerel olarak bir şey yapamıyor olmamız engel
görünmektedir. Güçlü yön olarak görünen bu alanlar, işlenmediği için zayıf yön
olarak elimizde durmaktadır. Ulusal bir politika bakış açısını ortaya koyarak,
yapılabilecekleri zorlamalıyız. Bürokrat bu konuda yasa gereği engel
görünmektedir. Akla tek bir soru gelmektedir, bugüne kadar yapılan yasa dışı
evler, apartmanlar, iş yerleri nasıl yapılmıştır. Kalkınma için nelerden
feragat edilecektir. Bunların üzerinde çalışmak en doğru çözüm olacaktır. Yani
tamamen yasalara sığınan bürokratla olmayacaktır.
AKPINAR
SEYİR TEPESİ; Katma değeri yüksek bir yatırım yapılamamaktadır. Buraya
uygulanacak bir Turizm tesisi çok şeyi değiştirecektir. Buradan Davraz’a
yapılacak bir teleferik bile Eğirdir’e katma değer sağlayacaktır.
YAŞLI
VE SAĞLIK TURİZMİ; Yine bu tepelerde uygulanabilecek yaşam evleri projesidir.
Yasaları delebiliyorsak Barla, Boyalı, Akpınar, Babakeyf, Gelendost Yeşilköy,
Bayboğan vb. alanlarımıza yapacağımız yaşlılarla ilgili projemiz. Avrupa’dan
bir çok turisti çekecek gelen turist burada uzun süre konaklayacaktır. Bu
alanlarda yasa el vermiyorsa, yıkılacak olan hastanenin olduğu alana bu projeyi
uygulamak en doğru karar olacaktır. Kemik hastalıkları ile ilgili bir bölümde
sağlık turizmi açısından bu alana konuşlanabilir. Yaşlı turizmine ayrıca katkı
sağlayacaktır. Bu proje tanıtım filminde yer verdiğiniz Mr. Helmut’un
hayalindeki bir projedir. Kendisi Almanya’da sosyal hizmetlerde görev yapmış
bir arkadaş olup, bu projenin ön ayağını yıllar önce başlatmıştır.
KOVADA
MİLLİ PARKI; Dünyanın en güzel rekreasyon alanıdır. Yüzölçümü, derinliği fauna
ve florası ile eşi benzeri olmayan niteliktedir. Güçlü yanımız olarak görünse
de, 3 koruma statüsü gereği, (Milli
park, sit alanı ve orman) kullanılamamakta ve şu anda en kirli su kaynaklarımız
arasındadır. Yazı ayrı güzel, kışı ayrı güzelliktedir. Statülerin üzerine
gidilerek koruma ve kullanmaya derhal açılmalıdır.
HALİL
ÜSTÜN Heykeli, Kaptan Alaattin heykeli, Eğirdir’e imza atmış iki isim. Birinin
adına heykel yapılmış küçük ve ilgisi az, diğerinin ismi bile söylenmiyor
unutulmuş. Oysa birisi tarımda öğüne öğüne anlattığımız Elma’yı ilk tanıtan
muhterem, diğeri kimseler bilmezken doğaçlama Turizm elçiliği yapmış muhterem.
Adada yol yok, sandalı ile Turistleri adaya taşıyarak Eğirdir’i anlatan bir
adam. Bu iki muhterem gibi başka alanlarda hizmet eden büyüklerin de heykelleri
yapılıp, doğal müze yaratılmalıdır. Tarihini bilmeyen, geçmişini bilmeyen
geleceğe yön veremez.
TREN
Garı; Eğirdir’in kültürel değerlerinden biri olup, Gazi Mustafa Kemal’in
Isparta’da Tren Garı yokken, gelip konakladığı Eğirdir Tren Garı. Isparta Garı,
Kuleönü Tren Garı ile entegre hazırlanan projeye destek çıkılarak,
değerlendirilmelidir. Kara tren nostaljisi yaşatılmalıdır. Mevcut tren yolu
güzergahındaki köprü hala sağlam ve niteliğini korumaktadır. Kalkınma ajansına
yapılacak bir proje ile ayağa kaldırılmalı etrafı rekreasyon alanı ilan
edilmelidir.
DÜNDARBEY
MEDRESESİ; Selçuklu döneminden kalan bir eserdir. 2. Gıyasettin Keyhüsrev
zamanında han olarak yapılmış, Hamidoğlu Dündar Bey tarafından Medreseye
çevrilmiştir. Günümüzde de çarşı olarak kullanılmaktadır. Burada çarşı esnafı
ile toplanıp mistik havasına dönüştürülmesi gerekmektedir. Esnafın tabelası
dahil dışarıdan çekilen kablolar, havuz ve vitrin vb. ivedi elden geçirilip,
tip bir projeyle düzenlenmelidir.
TARİHİ
HAMAM; Restorasyonu yapılmaktadır.
EĞİRDİR’e
ISPARTA’dan geliş istikametinde, Miskinler rampasını çıkınca, bir bilbord
konulmalıdır. “BİRAZ SONRA ŞAŞIRACAKSINIZ.” Gerçekten de rampayı çıkıp gölü
gördüğünüzdeki muhteşem manzara çok etkileyicidir. Burada hemen sağ tarafta bir
mola yeri ayarlanarak, bir dürbün aracılığı ile Göl seyrettirilmelidir. Burada
bu manzarayı izleyen misafirler, kesinlikle adaya veya başka bir yere girecek
ve hiç değilse bir bardak çay içerek yoluna devam edecektir.
YEŞİLADA,
CAN ADA; Eğirdir’in can alıcı çekim merkezidir. Can adanın Atatürk’e hediye
edilmesi ayrı bir anlam yüklemektedir. Bu konuyla ilgili bir proje
geliştirilmeli, etkinlik düzenlenmelidir.
Yeşilada
kendi kendine gelişmiş bir doğa harikası ve Eğirdir’e gelen ziyaretçilerin
kesinlikle uğradığı mekanların olduğu bölgedir. Canada ve Yeşilada’ya
uygulanacak bir rekreasyon projesi, hem niteliği arttıracaktır, hem de Marka
olarak cazibe merkezi olacaktır. Burada gelen misafirlerin istekleri, yerel
halkın istekleri ve hizmet sektöründe önemli bir yere sahip olan işletmecilerin
istekleri bellidir. Ortak akıl çerçevesinde proje masaya yatırılıp, hem kamu
hem halk hem de esnaf bir yol bulacaktır. Değilse, Ada her geçen gün niteliğini
kaybetmekte, uygulanan kurallar yüzünden misafir konusunda zarar beyan
etmektedir. Turizm olgusu dediğimiz nokta tam burasıdır. Öncelikler tespiti
mutlaka gerekmektedir. 25 yıllık 50 yıllık planlamalar yapmamız gerekmektedir.
Soru;
bunları kimlerin yapacağı, nasıl gerçekleştirileceği ve halkın katılımının
nasıl sağlanacağıdır. O’nun için önce vizyoner bir belediye başkanı
gerekmektedir. Bu yapılması gerekenlerde motor görevini üstlenecek kurumun
Belediye Başkanlığı olduğunu düşünmekteyiz. Belediyelere gelecek dönemlerde
verilmesi düşünülen fonksiyon ve icra etmeleri istenilecek görevlerin
çeşitliliği ve fazlalığı bu konudaki esas kurumun belediye başkanlıkları olduğu
düşüncemizi pekiştirmektedir.
Ardından
diğer kurumların bir araya gelmesi kolay olacaktır. Sorun bellidir. Kasaba
tarzı düşünce yapısı, biz yerine ben olgusu hakimdir. Yönetme iddiasında
bulunan herkes; Vali, Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, Milletvekilleri,
Rektörlük, Itso, Esnaf Odaları, Ticaret Borsası, Sanayici, Genç İşadamları,
Sendikalar, Sivil Toplum Örgütleri, geleceğin Isparta’sını, geleceğin
Eğirdir’ini yaratmak için taşın altına bırakın kolunu, kafalarını sokmak
zorundadır. Hangi kurumun yöneticisi olursa olsun şurasını unutmamalıdır:
Şehir
yöneticilerinin refah üretebilme kapasitelerini artırmaları için bir zihniyet
dönüşümüne gerek vardır. Bu dönüşüm, rekabeti şehri yönetme felsefesinin
ortasına yerleştirmekle başlayan bir süreçtir. Rekabet edebilirliğin temel
şartı ise, uzun dönemli bir perspektif geliştirebilme ve şehrin refah gücünü
etkileyebilecek gelişmelere ayak uydurabilme becerisidir. Bu da stratejik
yönetim anlayışı anlamına gelmektedir.
Ülkeleri
ve şehirleri (ve firmaları) başarılı kılan tek başına kavramlar değildir, o
kavramlara yüklenen anlam, inanç ve çabadır.
Şehirlerarasındaki
refah farkını açıklamada kullanılacak temel kavram “şehirlerin rekabet
edebilirliği”dir. Ekonomideki ve siyasi yapıdaki dönüşüm, şehirleri “merkezi
idarenin desteği ile” performans gösteren birimler olmaktan çıkarıp, onları
komşu şehirlerle ve hatta dünyanın belli başlı şehirleriyle rekabet halinde olan
birimlere dönüştürmektedir.
Atılımcı
ve vizyoner yönetimlere sahip şehirler için seçenek; şehrin kendi rekabet
gücünü arttırması ve bir çekim merkezine dönüşmesidir. Bu zihniyeti ilk
içselleştirebilen şehirlerin önderleri, ekonomik dönüşüme uygun altyapılar
hazırlayarak katma değeri yüksek faaliyetleri şehirlerine çekmeye çalışmakta ve
şehirlerini geleceğin ekonomisine uygun altyapıya kavuşturmaktadır. Dünyanın
hemen her önemli şehri hemşerileri için daha yüksek yaşam kalitesini sunmak ve
bir refah merkezine dönüşmek adına rekabet edebilir ve daha iyi yönetilen bir
şehir olmak için stratejiler geliştirmeye çalışmaktadır.
Hiçbir
ülke, bölge ve şehir dış sermaye desteği olmadan kalkınamaz. Dış sermayeyi cezp
edecek olan şey o ülke, o bölge ve o kentin ayırt edici karakteristik
özellikleridir. Bu özellikleri ortaya çıkarmak ve bu alanlarda kentin
uzmanlaşmasını sağlamak kent yöneticilerine düşmektedir. Bütün potansiyel
yatırımcılara her şeyi sunuyor gibi görünün veya hiçbir şey sunamayan bir kent
(ülke, bölge) çok geçmeden, sunacak dişe dokunur hiçbir şeyi olmayan veya
ilerleme kervanında uyuyakalan ucuz ve yeteneksiz işçi statüsüne düşecektir.
Dünyada
sermayeyi davet eden yüzlerce yer içinden o sermaye size niye gelsin? İşte bu
sorunun cevabı sermaye akışının ve kalkınmanın temelini oluşturmaktadır.