GÜLBUDAK SOĞUK HAVA DEPOSU ŞİRKETİ-23-
GÜLBUDAK’TA MEYVECİLİK VE FİDANCILIK
Gülbudak,
bu kez de tüketim ve pazarlamanın yanı sıra üretim alanına el atmayı
hedeflerinin arasına almayı düşündü. Çünkü elmayı hep üreticiden karşılıyordu.
Üreticinin malını depolara koyup onlara satma imkanı sunarken kendisi de elma
ticaretine girmeyi amaçladı. Bu işi dar alanda zaten yapıyordu. Üreticiden beş
yüz tona yakın bir elmayı satın alıyor ve bunları modern ambalajlama ile iç ve
dış piyasaya satıyordu.
Bu
işleri yapan Gülbudak, neden kendisi elma bahçeleri kurmasın? Kurabilirdi
kuşkusuz. Bu konuda hem bilgi birikimi hem alt yapısı vardı. Önemli olan
verimli ve sulak araziler bulup elma bahçesi kurmaktı. Kendi ürününü kendisi
yetiştirecekti. Bir bakıma modern elmacılık anlayışına öncülük etmek istiyordu.
Elma
bahçesi kurmak öyle zor bir iş değildi. Birinci derecede önemli olan kaliteli
fidandı. Peki fidanlar nereden bulunacaktı?
“Arayan
belasını da bulur Mevlası’nı da!...” dememişler mi? Arazi, Hoyran Gölü’nün
kuzeyinde Gökçeali köyü civarındaki yedi yüz dekarlık alan Gülbudak kayıtlarına
geçti. Bu arazi hem bodur elma bahçesi olacak hem fidan üretim merkezi
olacaktı. Bu demekti ki Gülbudak elma üreticiliği yanında modern fidancılık da
yaparak bunları iç tüketim pazarlarına sunacaktı.
Bu
amaçla İtalya, Fransa ve Hollanda’nın modern bodur elma bahçeleri incelendi. Bu
ülkelerden iki yüz dönümlük bodur elma fidanları alındı. Bunların yanında
damızlık bodur elma anaçları da alındı. Amaç beş yüz dönümlük bir alanda
kaliteli elma üretmekti. Böylece Gülbudak elma üreticisi de olmayı hedefleri
arasına almıştı.
Üreten ve ürettiğini
pazarlayan kazanır
Burada
gözden kaçırılmaması gereken bir husus vardı. O da anaç ve bodur elma
fidanlarının ithal edilmesiydi. Dışarıdan getirilen bu fidanlar toplam olarak
değerlendirildiğinde büyük maliyetleri buluyordu. Bu durumdan kurtulmak için
fidanı da burada üretmek doğru olacaktı. Bu yüzden Gülbudak, fidancılık yapmaya
da karar verdi. Aslında bu, hem Gülbudak’ın hem Eğirdir’in bir ihtiyacı idi.
Sonuçta Gülbudak, depoculuk içinde ilk kez anaç ithal edip bodur elmacılığı
dışa bağımlılıktan kurtarma çabasını güderek fidancılık üretimini başlatan ve
bunda da başarılı olan bir şirkettir.
ANAÇ ÜRETİMİ VE
ANAÇTAN FİDAN ÜRETİMİ
Gülbudak
kurulduğundan beri hep kendini aşmaya çalışan bir kuruluş olma özelliğini
sürdürdü. Daha önce de söyledik. Gülbudak’ın amaçlarından biri de kendi
elmasını kendisinin üretmesiydi. O önceleri 2000(iki bin) dönümde ürettiği
elmaların hepsini birinci sınıf elma olarak üretmişti. Bunları marketler
zincirine güvenli bir şekilde satmış ve sonuçta marketler zincirinde güvenli
firma olarak ün yapmıştı. Ne var ki talep her yıl katlanarak arttığı için kendi
ürettiğinin dışında Eğirdir ve Gelendost üreticisinin elmasını alarak talepleri
karşılamaya çalıştı.
Her
konuda güveni korumak kadar zor bir olgu yoktur.
Gülbudak
içinde bulunduğu durumu korumanın yanında yükselmeyi de hedef edinen bir
anlayışa sahipti. Amaç da ileri gitmek değil miydi? Öyleyse kaliteli elmayı
yetiştirmek önemliydi. Bu işi kendi yapmaya karar verdi. Bunun için de iyi
fidan bulmak gerekiyordu. Peki iyi fidan nereden bulunacaktı? Avrupa’dan… Bu
amaçla İtaya, Hollanda ve Almanya araştırıldı ve istenilen fidanlar bulundu.
Ancak yalnızca fidan istenileni tam karşılamıyordu. Arazilere yeni fidanlar
dikmek gerektiğinde yine İtalya, Hollanda ve Almanya yolculuğu mu yapmak
gerekiyordu? Ayrıca her bir yeni fidanın maliyeti çok yüksekti. Tanesi üç buçuk
veya dört Euro’ya geliyordu. Toplamda maliyetlerin yüksek olması Gülbudak’ı
yıldırmadı. Fakat her sene fidan alıp yeni maliyetler yüklenmektense damızlık
klonlu bodur anaç fidanlardan yeni fidanlar üretmek kendi yağında kavrulmak
anlamındaydı. Zira Gülbudak, 5500( beş bin beş yüz) dönümlük bir araziye
sahipti. Hoyran’ın kuzeyinde ve Büyük Kabaca’da Bozdurmuş dağlarındaki arazilere fidan dikerek elma yetiştirmek
kolay değildi. Bu kadar geniş araziye yetecek fidanı bu yüzden damızlık klonlu
bodur anaçlardan elde etmek mümkündü. Zira yurt dışından getirilecek her fidana
ödenecek para Gülbudak’ın masrafının artması demekti ki bu da Gülbudak’ın
gelişmesine engel oluşturan bir durumdu.
Ayrıca
bu yolla üretilecek yeni fidanlar Eğirdir, Gelendost ve Isparta dışı
üreticilerine de ulaştırılarak kaliteli elma üretimi yapılmalıydı. Özellikle
Boğazova ve Gelendost gibi kaliteli elmaların yetiştirildiği bölgelerde ağaçlar
yaşlanmıştı ekonomik değerlerini yitirmişti. Dolayısıyla verim ve kalite
düşüklüğü devreye girmişti. Onların tazelenmesi gerekiyordu. Şayet ağaçlar
yenilenecekse bu da Avrupa’nın ürettiği kalitede olmalıydı. Damızlık klonlu
anaç fidanlardan yetiştirilen fidanlar bu yüzden önemliydi. Dolayısıyla ülke
insanı kaliteli elma yerken dışa açılmak için de elmanın marka olması
önemliydi.
Sonuçta
Gülbudak klonal bodur yarı bodur elma başta olmak üzere elma dışında diğer
fidanları önce bölgeye daha sonra tüm Türkiye meyveciliğine sundu. Böylece
Gülbudak, modern elmacılıkta ve fidancılıkta öncü bir kuruluş olduğunu
gösterdi.
devam
edecek